Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Musikî kadar güzel!..

Öcal Uluç/İzmir

Bu başlık benim değil, aslında bu başlık, 47 yıl önce 1965 yılında Ankara'da bir defileyi izledikten sonra anı defterine görüşünü yazan büyük bestekâr rahmetli Avni Anıl'a ait!..
"Sütunlarca yazılacak" bir defile, sadece "3 kelime ile" bu kadar mı güzel anlatılır?
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nin iki katındaki salonlarında bütün dünyanın "Madam Z" olarak tanıdığı Zühal Yorgancıoğlu'nun 67 yıllık meslek hayatından derlediği "Doğu'nun Gizemi, Batı'nın Rüyası" sergisi için yazıma bu üç kelimeden daha güzel bir başlık olabilir miydi; hayır!..
Orta Asya'dan başlayarak, binlerce yıllık bir tarihin eskimeyen köprüsünden geçerek, bugünlere kadar gelen ve de nerede Türk toplulukları varsa, oralardan esintiler getiren, Batılıların rüyası olan Doğu'nun Gizemi'ni çizgilerinde, işlemelerinde taşıyan tablolara, desenlere, eskizlere, kaftanlara, kostümlere, poşu ve bürümcüklere, spor kıyafetlere ve nihayet gelinliklere bakarken, daldım gitti!..
Ne kadar çabuk geçti, onca yıl!..
Daha dün gibiydi, 40 yıl önce Zühal Yorgancıoğlu ve eşi Mehmet Yorgancıoğlu ile Ankara'da tanışmamız. Ben İzmir'e yerleştikten sonra çok daha sık görüşür olmuştuk. Modadan, kıyafetten pek anlamam, gazeteci olarak işim, daha çok spor ve siyaset olduğundan Mehmet Ağabey ile çok daha sık buluşuyor, yazdığı kitap ve makaleler üzerinde tartışıyorduk.
1960 İhtilâli sonrası kurulan Adalet Partisi'nin kurucularının başında geleni ve perde arkasının "kudretli" adamı idi. Süleyman Demirel'in "İsmet Paşa ile beraber en çekindiği siyasetçi" de oydu. Ama bütün ikbal tekliflerini reddetti, perde gerisinde kaldı; İzmir'de, ünü, 5 kıtanın 100'den fazla ülkesinde yaptığı ve çoğunu kralların, devlet ve hükümet başkanlarının izlediği defilelerle dünyayı sarmış eşi ve çocuklarıyla, dostlarıyla çok mutluydu!.. Zaman zaman Urla'dan, yaşadıkları Güvendik Köyü'ne çıkardım, Zühal Ablamız, İzmir'de tasarım ve eskizleriyle, defile hazırlıklarıyla uğraşırken, Mehmet Ağabey orada yalnız kalırdı. Ama aralarında "öyle bir sevgi bağı vardı" ki, söz Zühal Abla'dan açılınca, gözlerinden Münir Nurettin Selçuk'un bestelediği Faruk Nafiz Çamlıbel'in şu dizelerini okur gibi olurdum:
"Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler,
Sahil seni, rüzgar seni, akşam seni bekler.
Gelmezsen eğer, mevsimi nerden bilecekler
Sahil seni, rüzgar seni, akşam seni bekler!"
Aslında "asıl bekleyen" kim olabilirdi ki?..
İşte o Adnan Saygun'daki muhteşem sergiyi, dünü ve bugünü birlikte yaşayarak, rahmetli Mehmet Ağabey'i de yad ederek bu duygularla gezdim!..
Sergiden çıkarken "Zühal Yorgancıoğlu Moda Tasarımı ve Desen Çalışmaları" kitabının ilk sayfasında "gözlerimi buğulandıran" şu cümle vardı; "Hocam, eşim, can yoldaşım, Mehmet'ime..."
Zühal Abla'ya "Bir mesajın var mı" diye sorduğumda dedi ki; "Ben modacı değilim. Ben dünyaya Türk sanatını tanıtan bir elçiyim. Bütün hayatımı bu misyona lâyık olmaya adadım, hâlâ da göreve devam ediyorum, 86 yaşındayım!.."
Sen de, Mehmet'in de her türlü sevgiye, saygıya lâyıksınız Zühal Abla.. "Musikî kadar güzel" şeyler yapmaya devam et!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA