Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Turgut, George'u bir daha aradı..

Ne.. Zehirli gaz mı?"
Bunu sorarken neredeyse koltuğundan düşüyordu Turgut Özal.
"Evet" diye cevap verdi Kahraman Sadıkoğlu. Sakin ve kibar bir sesle devam etti: "Metil bromür."
"Ama bu resmen kimyasal silah.!"
"Hepsini ancak o öldürürmüş Turgut Bey. Başka çaremiz yok..."
1990 yazının belki de en sıcak günüydü. Saddam'ın orduları Kuveyt'e girmiş, Ortadoğu yeni bir savaşın eşiğine gelmişti. Tüm bunlardan habersiz olan Okluk Koyu'ndaki Cumhurbaşkanlığı Konutu'nun bahçesi, denizden esen serin rüzgarı bekliyor gibiydi. Turgut Özal, karşında masum bakışlarla oturan genç adama doğru eğildi ve bir kez daha sordu:
"Sen ne istediğinin farkında mısın?"
"Biliyorum ama başka çare yok.. Metil bromürü sadece Arizona'da bir şirket üretiyor.. Satmıyorlar da!"
"Satarlar mı adamlar.. Zehirli gazı yahu?"
"Ben araştırdım efendim. Sadece devlet kanalıyla getirtilebiliyormuş..."
"Peki, benden ne istiyorsun Kahraman?"
Kahraman bir an sustu. Nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. Doğrusu, söylenecek gibi de değildi. Birkaç saat önce helikopterle İstanbul'dan gelmiş, Cumhurbaşkanı ile olan randevusuna tam vaktinde yetişmişti. Özal'ın çalışma odasında George Bush ile telefonda konuştuğunu, biraz beklemesi gerektiğini iletmişti özel kalemi. Çardağın altında otururken de uzun uzun düşünmüştü. Körfez Savaşı... George Bush... Kaynayan Ortadoğu... Ve bunların arasında savaşan George Bush'un orduları! Bush! Evet Bush! İşte çözümün ta kendisi! ABD Başkanı yani.
Çok güçtü elbette, fakat imkansız da değildi. Ama nasıl söyleyecekti Turgut Bey'e? Şimdi o an gelmişti işte. Özal bir daha sordu:
"Dilini mi yuttun Kahraman? Ne istiyorsun oğlum benden?"
"Efendim, düşündüm ki... Belki Başkan'ı arayabilirsiniz?"
"Hangi Başkan'ı?"
"Amerika Başkanı'nı.. Bush'u yani. Ancak o çözer bu meseleyi."
Turgut Özal'ın gözlerinin nasıl büyüdüğü, o katmerli gözlük camının ardından bile belli oluyordu. Duyduklarına inanamamış gibiydi.
"Yani şimdi sen benim, Amerikan Başkanı'nı arayıp, 'Hey George, benim biraz kimyasala ihtiyacım var' dememi mi istiyorsun?"
Kahraman cevap vermedi. Bunun çılgın bir fikir olduğunu biliyordu ama karşısındaki de zaten her zaman böyle fikirlere kucak açmış biri değil miydi?
Nitekim derin bir iç çekişten sonra Özal kararını verdi. "Peki, bir deneyelim bakalım!" Az ileride oturan Özel Kalem Müdürü'ne döndü ve emretti;
"George'u bir daha arayın..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA