Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Koruduğumuz doğa, ne kadar doğadır!..

Kafamı hayli karıştıran bir makale okudum, The New York Times'ın bir pazar ekinde geçen ay.. Hala düşünüyorum..
"Doğayı korumak" diye bir kavram var.. Tartışılmaz kavram.. Doğayı koruyacağız.. Koruma uğruna hatta ne savaşlar yaşıyoruz.. Modern teknolojinin tüm imkanlarını kullanıyoruz ve müdahale ediyoruz hatta, doğaya..
Peki, bu ne kadar doğru?.
Bizim hele bir de teknoloji ile koruduğumuz doğa, ne kadar doğal artık..
Yazar Kaliforniya'nın Büyük Boynuz denen keçilerini anlatarak başlamış..
"Bugün bu keçileri görmek isterseniz Sierra Nevada dağlarına bir dürbünle çıkmanız gerek.. Şansınız varsa, uzak kayalardan birinin üzerinde bir Büyük Boynuz görebilirsiniz.. Dürbününüzü ayarlayıp yakınlaştırın. O zaman kulağına takılı çipi de göreceksiniz.. Bilim adamlarının ve doğa koruma uzmanlarının hayvanın her hareketini izlemelerini sağlayan bir çiptir o..
Neden o çip takılmış?.
Bir zamanlar sürülerle gezen Büyük Boynuzların nesli tükenmek üzereymiş de korunmaya alınmışlar, ondan..
Büyük Boynuzlar bu dağlarda özgürce yaşarlarken, "Altına Hücum" ile Doğu'dan hani kovboy filmlerinde gördüğünüz arabalarla Batı'ya hücum başlamış.. Gelenler, keçilerini da beraberlerinde getirmişler tabii.. Ve bu keçiler, Batı'ya büyük boynuzların hiç bilmedikleri ve de tabii hiç de bağışık olmadıkları hastalıklar getirmiş.. Büyük Boynuzlar hızla azalmaya başlamışlar. Yazar ayni şekilde Kaliforniya akbabalarına, antiloplara, pitonlara, yarasalara, beyaz kuyruklu kartallara, çimen kurbağalarına, develer ve sayısız başka türlere de ayni çiplerin takıldığını söylüyor.. Böylece bu hayvanlar izlenecek, nesillerinin devamı sağlanacak ve doğa korunacak..
Yani Teknoloji doğanın hizmetinde.. Teknoloji doğayı koruyor..
Dönüyoruz Büyük Boynuzlara.. Altına Hücumla gelen mikroplarla hızla tükenen büyük boynuzların sayısının 250'ye indiği tespit edilmiş, dağlarda.. Sebep sadece mikroplar değil. Eyalet, dağ aslanlarının avlanmasını yasaklayınca, aslan nüfusu artmış.. Ardından gelen kuraklık dağlardaki geyik sayısını da azaltınca, artan aslanlara yem diye sadece bizim keçiler kalmış.. 1990'larda bir bakmışlar ki, topu topu 100 büyük boynuz var..
Yani nesil tükeniyor..
O zaman işte bu çip takıp korumaya alma planı uygulamaya konmuş. Helikopterden atılan ağlarla yakalanan keçilerin hepsine birer çip takılmış. Ne zaman bir aslan, bir büyük boynuzu yese, o aslan izlenmiş, yakalanmış ve öldürülmüş.. Falan.. Falan.. Falan..
Yazı uzun.. Sizi sıkmak istemem.. Ama benim düşündüğümü düşünmenizi isterim..
Bizim teknoloji ile müdahale ettiğimiz doğa, artık ne kadar "Doğa?."
Darwin teorisi, uyumlu olanın yaşadığını söyler.. Dinozorlar en güçlü hayvanlardı bildiğimiz. Yok oldular.. Niye?. Uyamadılar doğaya da ondan.. İlk canlılardan bu yana kim bilir kaç milyon tür üredi, kaç milyon tür de yok oldu.. Uyamayanlar tükendiler..
İnsan gelişimi, beyinsel evrimi, bilgisi ve doğaya müdahalesi de çok şey değiştirdi. Daha lisede okumuştuk..
Bir bataklığı kurutmuşlardı Anadolu'da bir yerde.. Orda durak yapıp su içen göçmen kuşlar, bu arada leylekler gelmez olmuştu. Leylekler gelmeyince, yöredeki küçük sulaklardaki kurbağa sayısı hızla artmış, kurbağalar artınca da bölge yılan dolmuştu..
Doğa böyle zincirleme gelişmeler içinde ve her insan müdahalesi, o doğada büyük değişimlere yol açıyor..
O zaman "Koruduk" diye gurur duyduğumuz doğa, artık ne kadar doğa?. Ne kadar "Doğal" peki..
Milyonlarca yıl boyu türler üremiş, türler yok olmuş, doğa bu..
Türlerin yok olmasına müdahale doğaya müdahale olmuyor mu o zaman?.
Ya da..
İnsanın ve beyninin gelişmesi, onun yeni teknolojiler üretmesi de Darwinizm içinde değil mi?. Bizler de evrimin bir parçası değil miyiz?. O zaman, ürettiklerimiz de, tükettiklerimiz de "Uyumlu olan yaşar" ilkesinin içine girmez mi?.,
Panda neslini tüketenler mi doğaya hizmet ediyor, kurtaranlar mı acaba?. İnsanlar müthiş teknolojileri ile istediklerini yaşatıp (Pandalar gibi), istediklerini yok ederek (Çeşitli mikrop taşıyan sinekler gibi) evrime müdahale etmiyorlar mı?.
Biz yaşatıp, biz yok ediyorsak, nerde kaldı "Uyumlu olan yaşar" ilkesi..
Ama bizi yaşatan ve yok eden düzeye getiren de "Evrim"in ta kendisi değil mi?.
Öyle bir kısır döngünün içine girdi ki düşüncelerim..
Çözemediğimi itiraf ederim..
Hafta sonu vakit bulursanız, bir de siz düşünün bakalım..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA