İki güçlü takımın Şampiyonlar Ligi'ndeki erken buluşmasının heyecanına ilk maçtan sonra Mourinho'nun gerilimi arttırması eklenince rövanş öncesi tansiyon iyice yükselmişti. Artık karşılıklı tek hedef turu geçmekti.
Barcelona ofansif futbolu üst düzeyde uygulayan bir takım. Ancak deplasmandaki büyük skor avantajını düşünerek, akılcı bir şekilde, kontrollü anlayışı ihmal etmedi. İlk yarıda oyuna hükmeden taraftılar. Ancak savunma tedbirlerine de özen gösterip Nou Camp'taki alışılmış risklerini almadılar.
Chelsea de erken alacağı risklerin başına mutlaka iş açacağını bildiğinden en az iki gole ihtiyacı olmasına rağmen ilk yarıda deplasman stratejisi uyguladı. Barcelonalılar, rakip atakların başlangıcında Drogba, Robben ve Lampard'ı ikili üçlü sıkıştırmalarla pasifize ettiler. Mourinho da bunları tahmin ediyordu, kafasındaki plan Duff ile Cole'un sergileyecekleri ekstra performanslardı. Ama bu iki futbolcu da varlık gösteremeyince ilk yarıda net pozisyonlar izlemek mümkün olmadı.

RONALDİNHO SÜPERDİ
Barcelona'nın alışılmış ayağa çabuk pas trafiği, Ronaldinho'nun kişisel aksiyonları ve de kıran kırana mücadele, seyir zevki veren sahnelerdi. Tabii Messi'nin sakatlanıp erken çıkması da izleyenler için şanssızlıktı.
İkinci yarıda artık Chelsea de oyuna çıkmaya başladı. Barcelona; kolektif yapısı, savunmayı ihmal etmeyip hücuma dengeli çıkışları ve de kritik anlarda oyunu profesyonelce soğutmasıyla, bir tehlike dışında rakibine şans tanımadı. Son saniyelerdeki penaltı golü turu geçeni değil, sadece istatistiklerde skoru değiştirdi.
Chelsea'nin birşey yapamayacağını anladığı son bölümde Barcelona'da Ronaldinho sahneye çıktı ve takımı adına mükemmel bir finiş ile işi bitirdi. Sonuçta da Barcelona geçen senenin rövanşını almış oldu.
Hakem Merk, yüksek deneyimiyle oyunu hep kontrolünde tuttu. Ancak maç öncesi yüksek gerilim onu da etkilemiş ki, aşırı düdükleriyle oyunu çok çok fazla kesti.