Geçen haftaki köşe yazımda İngiltere'de futbol federasyonunun futbola verdiği üst düzey değerle, çok özel günlere maçlar koyduğunu ve de Premier Lig'deki ağır maç trafiğini gündeme getirmiştim. Chelsea 48 saatte 2 lig maçı oynadıktan sonra geçtiğimiz pazar gecesi Tottenham ile FA Cup (İngiltere Federasyon Kupası) yarı final maçı oynadı. Yarından başlamak üzere Barcelona ile 6 gün içinde 2 Şampiyonlar Ligi yarı finali oynayacak. Bu 2 maçın arasına da yine bir lig maçı oynayacak. Geçelim İspanya'ya en ağır maç trafiği olan takımlardan ikisi Barcelona ile Real Madrid. İkisi de 1 hafta içinde 2 Şampiyonlar Ligi yarı final maçı oynayacak. Aradaki cumartesi gecesi de kıran kırana El Clasico maçı var. Neden tekrar bu konuyu gündeme getirdim. Çünkü bütün bu örneklere rağmen bizde değişen hiçbir şey olmuyor. Tabiat şartlarından Beşiktaş- Galatasaray derbisi dün geceye ertelenince Beşiktaş yönetimi aradaki 5 koca günü az bulup Trabzon maçını 1 gün sonra oynamak istedi.
F.Bahçe hafta arası Kayserispor ile 120 dakika kupa maçı oynadı. 4 gün sonra Trabzon karşısında sezonun en tempolu futbolunu sergiledi. Çünkü yorulan futbolcular gezecek zaman bulamadı. Trabzon maçını da düşünerek dinlenmeyi tercih ettiler. Biraz eskiye gidelim. Galatasaray UEFA Kupası'nı kazandığı sene müthiş ağır maç trafiği yaşadı. Finalde o zaman Avrupa'nın en güçlü takımlarından Arsenal ile karşılaştı. Maç uzatmaya gitti Hagi kırmızı kart gördü, Bülent Korkmaz kırık kol ile oyuna devam etti. 9.5 kişiyle 30 dakika gol yemedi ve penaltılarla kupayı kazandı. Aynı sene ligi de kazandı. Tüm yöneticiler ve teknik adamlar, şunu çok iyi bilmeli ki ülkemiz şartlarında ancak idmanlar ağır olursa ve çok sık maç yapılırsa futbolcular daha güçlü olur. Bunla ilgili son örnek Messi. Bir senedir haftada 2 maç oynuyor. Copa America dahil sergilediği mükemmel futbol ve devamlılık ders niteliğindedir.