Cenevre'dek i gazeteci ekibinin içerisinde Yavuz Semerci de vardı. Reyting şirketlerine yapılan operasyonların haberini ondan öğrendim. Televizyona çok ilgim olmadığı için yalan yok haberle de pek ilgilenmedim.
Bu konuyu ilk gündeme getiren yazar olan Yavuz, Türkiye'den aldığı son dakika haberinin kendisinde yarattığı heyecanın aynısını bende görmeyince başladı anlatmaya; "Çok büyük ve önemli operasyon! Abartmayayım şike kadar önemli. Belki de şikeden de! Çünkü inanılmaz paralar dönüyor bu işte. Adamlar reytingleri yüksek göstererek, ucuz ve beş para etmez yapımlarla reklamverenlerden gelen milyondolarları cebine indiriyor. Haksız kazanç sağlıyor. Pahalı yapımlar ise reyting tuzaklarına kurban edildiği için çöpe atılıyor. Kurulan bu tezgah hem ekranları kirletiyor, hem de milyar dolarlık bir pastanın boşa harcanmasına sebep veriyor!"
Dedim ya ben pek anlamam bu işten. Ancak Yavuz bir haberci olarak ilgi göstermem konusunda beni sıkı sıkı tembih edince şöyle bir göz attım meseleye. Reytingleri inceledim. Hakikaten de şaşırdım. Mesela Kanal D'de son derece uyduruk, abuk sabuk bir dizi var. "Arka Sokaklar" mı ne? Oğlum ara sıra takılır ona. Ben de birkaç kez tekrarına tesadüf etmiştim. Hakikaten şaşırdım. Nasıl olur yahu diye kendi kendime düşünüp durdum. İmkânsız çünkü! Tamam 'Muhteşem Yüzyıl'ı anladık. 'Hürrem' karakteri gerçekten etkileyici ve merak uyandırıcı. Her kesimden insanları Osmanlı maceralarını izletmek için ekranın başına geçirebilecek pahalı bir yapım.
Ben de denk gelsem muhakkak izlerim. Ama yetişkinler için bir dakikadan fazla izlenmeye değeri olmayan, ancak ve ancak işte oğlum gibi ergen çocukların dikkatini çekebilecek o 'Arka Sokaklar'ın' nasıl reytinglerde sürekli birinci geldiğini anlayamadım.
Ya bizim millet olarak zekâ yaşımızda filan bir anormallik var. Ya da reytinglerin tespitinde! Yavuz'un dediği gibi, bence de; "TV sektörünün arka sokaklarında neler oluyor, reytingleri ne âlemde filan epeyce bir bakmak lazım! Doğru operasyon. Sonuna kadar destekliyorum!"