Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

İnal Batu: İstismarcıların oyununa gelmemeliyiz!

Her konuda ahkâm kesen gazetecilerle aynı pozisyona düşmek istemediğimden bombanın Akçakale'yi hedef almasının hemen ardından emekli diplomat ve eski siyasetçi İnal Batu'yu aradım. "Bundan sonra ne olur? Daha doğrusu ne olmalı?"yı öğrenmek için.
Aynen şöyle demişti İnal Bey: "Türkiye'nin derhal Uluslararası Hukuk teamüllerinin gereğini yerine getirmesi ve sınırlı harekât için düğmeye basması lazım. Misilleme kaçınılmazdır ve sonuna kadar da hakkıdır. Bu dakikadan sonra kimse Türkiye'ye artık, 'Sen n'aapıyorsun?' diyemez!"
Batu'nun bombanın Türkiye sınırlarına düştüğü o ilk anlarda yaptığı yorum birkaç saat sonra hayat buldu. Türk Silahlı Kuvvetleri angajman kuralları gereği tanklarıyla Tel Abyad bölgesinde 16 hedefi, 50 topla vurdu. Tekrar aradım ve sordum: "Ya bizim misillememize Suriye karşılık verirse?"
Cevap olarak "Eğer gerçekten niyeti Türkiye'yi savaşın içine çekmek ise karşılık verir. Ama değilse veremez. Vermemesi lazım çünkü uluslararası kurallar bunu gerektiriyor" dedi.
Bunun üzerine milyonlarca insan gibi ben de beklemeye geçtim. Bütün geceyi TV'nin başında geçirdim. Ve gördüm ki gerçekten de süreç aynen Batu'nun dediği biçimde seyrediyor. Türkiye vuruyor ama Suriye olanı biteni sadece sus pus izliyor.
Sabah oldu. TBMM'de tezkere görüşmeleri sürerken bir kez daha aradım Batu'yu. Yorumunu istedim hem geçen sürede yaşananlarla hem de tezkerenin gerekli olup olmadığıyla ilgili.
"Bomba düştükten sonra hükümetin izlediği yol harfi harfine doğru" dedi ve şöyle devam etti: "Kamuoyu biraz da muhalefetin politikası nedeniyle tezkere konusunu yanlış algılıyor. Tezkerenin kabul edilmesi savaş ilanı anlamına gelmez.
Savaş tehdidi görmüyorum. Hükümet, uluslararası arenada Türkiye'nin itibarını korumak için bu tezkereyi çıkartmak zorundaydı.
Doğru yaptı. Ama mühim olan bundan sonra da doğru yapıp yapmayacağıdır. Türkiye'yi Suriye ile savaşa sokmak isteyen provokatörlerin tezkereyi istismar etmesine izin vermemesi gerekiyor."
Araya girdim. "Bu ne demek Sayın İnal?" diyerek. Sağ olsun son cümleleriyle ne demek istediğini derinleştirdi:
"Gerçek şu ki; Hem Suriye rejiminin karşıtı muhalifler, hem de Suriye'de her daim gözü olan dış güçler Türkiye'yi bir maceraya sürüklemek istiyorlar. Bizim böyle bir maceraya sürüklenmememiz lazım. O nedenle hükümetin derhal Suriye politikasını revize etmesi gerekmektedir. Yumuşatmak zorundayız artık ilişkileri. Ahkâm kesen, astığımız astık kestiğimiz kestik imajı veren görüntüyü silmeliyiz. Sıfır sorun politik anlayışına geri dönmeli ve diğer komşularla da aramızı gerecek stratejilerden muhakkak uzaklaşmalıyız. Bir kere Suriye'nin kendi içinde yaşadığı mezhep çatışmasında kesinlikle taraf olmadığımızı göstermeliyiz tüm dünyaya. 'Türkiye, Sünni olan Özgür Suriye Ordusu'nun yanında yer aldığı için Esad Rejimi'ne karşı' algısını yıkmalıyız. Yıkmalıyız çünkü bu algı oturursa eğer İran'la ve Irak'la da aramız açılacaktır. Çok hassas bir sürece girdik. Bu süreci doğru okuyup yönetemezsek Türkiye'nin başı işte o zaman gerçekten belaya girer!"
Tabii tüm bu soruların sonunda Batu'dan bir de daha önce çatısı altında siyaset yaptığı CHP'nin politikalarını yorumlamasını istedim. "CHP'nin bir politikası yok ki yorumlayayım!" diyerek başladı ve o konuyla ilgili de şunları söyledi:
"Dış politika yönetimlerinde çok nitelikli ve deneyimli emekli diplomatlar olmasına rağmen yanlış yapıyorlar. Nasıl hükümetin Suriyeli Sünnileri destekleyen bir görüntüsü varsa, CHP'nin de Baas'çı rejimi destekleyen bir görüntüsü var. Yanlış anlayıp, yanlış yapıyorlar her şeyi. Her defasında ayaklarına kadar gelen topa vurup kaleye sokmak yerine taca atmayı yeğliyorlar. Mesela tezkereyi reddetmeleri gibi. 'Bu bir milli meseledir. Bu milli meselede aykırı bir politika izlemeyiz. Birlik ve dirlik olup Türkiye'nin gücünü tüm dünyaya göstermeliyiz. O nedenle tezkereyi kabul ediyoruz. Ediyoruz ama sizlerden de güvence istiyoruz. Bu tezkereyi istismarcıların oyununa gelip gerçekten savaşmak amacıyla kullanmayacağınıza söz vermenizi istiyoruz' demeleri gerekirken, 'Hayır' deyip çıktılar işin içinden. Ve bu son Hayır'larıyla da bir kez daha kaybetmiş oldular maalesef..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA