Kıymetli okur, çok ciddi söylüyorum, yıllardır düşünürüm, bir porno yıldızına evlilik teklif etmek isterim, lakin cesaret edip yapamam ama bir kardeşimiz cesaretini toplamış ve yapmış. Evet, Amerikalı porno yıldızı bir hanıma mektup yazıp evlenme teklif etmiş!.. Peki, bu iş benim aklıma nereden düşmüştü?
Çok basit... Türk porno fenomeni Şahin K.'yı görür görmez, "İşte bu!" demiştim, "Gerçek hayatta hanımlarla arasının iyi olması için hiçbir sebep bulunmayan bir kimse, porno sektöründe kendine fırsat yaratabiliyorsa sen de yapabilirsin Sami Tosun! Yes we can!"
Elbette liberal düşünceyi benimsememe rağmen muhafazakarlığımdan da taviz vermeyen bir kimse olarak porno seyretmedim, seyretmem de.
Pornoyla ilişkim 'enformasyon' seviyesindedir. Gazetelerde, internet sitelerinde dolgu malzemesi kabilinden porno yıldızları hakkında çıkan haberleri okudukça gelişti bu fikir bende. Dedim ki, "Şahin K.'nın bir kıymet taşıdığı bu sektörden bir hanım, belki de benimle hayatını birleştirmeyi kabul edebilir. Ve ben onu o hayattan kurtararak büyük sevap işlemiş olurum..."
Lakin ne cesaretimi toplayıp mektup yazabildim ve zaten ne de herhangi bir porno yıldızı hanımefendinin adresine ulaşabildim.

DAĞLARI DELEN NAİFLİK
Geliniz ve görünüz ki, Murat Yazgı isimli bir kardeşimiz Amerikalı porno yıldızı Bree Olson'ın adresini bulmuş, ona süper bir mektup döşenmiş ve evlenme teklif etmiştir. Üstelik Türkçe yazmış! İşte cüret denilen şey de budur! Mektup şöyle başlıyor: "Bir ömürde bulunan akarsu eğer yağmur yağdığında küçücük bir çift avuca sığmaz. Bardaktan taşar ama gönül bahçesinden taşmaz çünkü kavuşur sevgiye. Ne çok susamış, suya susar gibi sevgiye. Sevgiden dökülen her harf kağıda geçtiğinde artık bir anlam kazanır okuduğun cümlelerden anlarsın. Bir okyanus ne kadar derin böyle! Oysa sevgi okyanusa sığmaz; derinlik de neymiş!"
Evet, efendim, ortada gramer ve mana konusunda bazı kaymalar var ama kabul edin, döktürmüş sevgili kardeşimiz... Zannedersiniz ki, misal 1970'lerde, bir kasaba düğününde göz göze geldiği üst mahallenin ev kızına bakkal çırağıyla mektup yolluyor. Lakin belli ki arkadaşımız hanımefendiyi internet üzerinden, yahut korsan 'miki film'lerden görüp beğenmiş. Bu naiflik dağları delmez mi? Yani biraz daha gözü karartsa, mektup yazmak yerine annesini hayırlı bir iş için ABD'ye yollayıp kızı Charlie Sheen'den istetecek! Dikkatli okurun malumudur. Hanım kızımız ve Natalie diye başka bir arkadaşı, aktör Charlie Sheen ile 'çok eşli' bir yaşam sürdürmektedir. Olsun, Murat Yazgı kardeşimiz halihazırda geleneksel kız isteme cümlesinin bir öncesine kadar gelmiştir mektubun sonunda: "Demiştim hani? Aslında kağıda cümleler konuştu: Sevgiyi Rabbimizden aldık. Ve size bir kez daha soruyorum: Benimle evlenir misiniz? Kıyamete kadar..."

AH BE GÜZEL KARDEŞİM, NE YAPTIN SEN?
Araya tasavvuf edebiyatı sokmasa olmaz tabii. Hem evlenecek hem de doğru yola sokacak. 40 tas suyu hamamda hazır bekletiyor zaten... Ardından oturma odasına geçilir ve üzerinde kızın ABD'den getirdiği çeyizlik dantellerin serili olduğu televizyonda Orhan Gencebay'ın Bir Yudum Mutluluk filmi çekirdek çitlenerek izlenir... Ah be güzel kardeşim, ne yaptın sen?!
Bu hafta bir, "Ah be güzel kardeşim, ne yaptın sen?!" de Ece Erken'e gitsin... Ankara Çocuk Olimpiyatları için maskot yapılan 'misket oynayan kedi Misket' kostümünü giyerek misket oynamaya çalışan Ece Erken, tabii kafasına geçirdiği kocaman seğmen kedi başlığını taşıyamadı ve kostümle beraber yere yapıştı. Canlı yayında canlı canlı... Vallahi hep düşünüyorum, bu arkadaşı televizyon açısından cazip kılan nedir diye, galiba bu halleridir, diyorum...
Çıtayı yükselttim, kedi Misket kostümü giymiş halde evde bir aşağı, bir yukarı dolanıyorum ve cesaretimi toplarsam Sharon Stone'a akrostiş şiir yazıp yollamayı planlıyorum...