- Gayet varlıklı bir ailede büyürken Nâzım okumaya başlıyorsunuz, ilk protesto gösterinizde de yakalanıyorsunuz... Ve Türkiye'deki değişimleri kendi bulunduğunuz yerden bakarak yorumluyorsunuz. O yer, nasıl bir yerdi?
- (Gülüyor) Çok kaypak bir yerdi, çünkü o anda siz en doğruyu yapıyorsunuz. İktidarda bir tane vahşi diktatör var, o gözle bakıyorsunuz. Benim genç kızlığımda Adnan Menderes'in çıkardığı inanılmaz kanunlar vardı, gazetecileri hapse atardı, hep kızgındı, eleştiriye tahammül edemezdi ve ben ondan hiç hazzetmezdim. O kadar kaypak bir zemindi ki, ihtilal olmasına sevinmiştik. O gün bunu bir kahramanlık sanıyorduk, bugün baktığım zaman ne kadar aptalca bir eylem olduğunu görüyorum.
- Şimdi kendinizi nerede görüyorsunuz?
- Şimdi kendimi bütün bunların dışında görüyorum. Yapılmakta olan hatalara uzaktan, gülümseyerek bakıyorum.
- 6-7 Eylül'ü bizzat sokakta yaşamışınız, hatta saldırganların içine düşmüşsünüz. Ürpertici bir deneyim olmalı...
- 13-14 yaşımdaydım, Arnavutköy'ün ortasında bir arabanın içindeydik onlara rastladığımızda. Önce çok eğleniyordum, çünkü o gürültü patırtı bana macera gibi gelmişti. Ama bizimkiler korkuyordu, dua ediyorlardı. Sonra göstericiler birdenbire bizim kaplumbağa arabayı yerden kesti ve güm güm düşürmeye başladı. Arabamıza sopalarla vuruyorlardı bir yandan, sileceklerini kırdılar. Neye kızdıkları belli değildi. Sokağa itilmişlerdi ve gözleri dönmüştü. Bu olay, benim Menderes'ten soğumamın ikinci nedenidir. Korkunç günlerdi, tanıdığım bütün Rumlar gitti. Ardından 'Vatandaş Türkçe Konuş' kampanyası başladı. Eskiden vapurda kendi dillerini konuşan Rumlar, Türkçe konuşmaya başladı, çünkü Rumca konuşmak bir mahalle baskısı vesilesine dönüştü. Bir milliyetçilik geldi herkesin üstüne. Bu arada haberimiz yok, bir de Kürtçe varmış yıllarca yasaklı olan, onu sonra öğrendik (gülüyor).
- Çok büyük bir kayıp tabii...
- Ermenileri korkuttuk, Yahudileri korkuttuk. Benim memleketimde yaşayan insanlar eğer Sünni Müslüman değilse niçin korksunlar, hakkımız var mı böyle bir şeye? Hrant ne hakla öldürülür? Onun katilini ne hakla cezalandırmıyoruz? Herkesin katili kaçırılıyor, Abdi İpekçi'yi vuran adam kaçtı gitti, şimdi elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşıyor. Bu coğrafyanın insanlarının bu tutumu beni çok yaralıyor. Ve o zaman beğenmediğimiz İsrail'den bir farkımız kalmıyor.
- Abdi İpekçi'yi yakından tanıyordunuz değil mi?
- Çok yakın arkadaşımdı. Öldürüldüğünde yurtdışındaydım. Babam ve iki arkadaşım, ayrı ayrı üç çelenk yollamış benim adıma.