- Siz hep sinemanın güzel adamıydınız.
-
T.B: Bakın ben Türk sinemasına tiyatrodan geçtim. 80 senesinde kartpostal olabilecek bir adam değilim aslında. Eğer bu güzel adamı seçmiş olsaydım, tiyatrodaki birikimlerime aykırı bir şey olacaktı. Oynadığın karakterde psikoloji yaratmak zorundasın. Bu zaten aktörlük kuramlarında da var. Şimdi bana şu söyleniyor: "Esmerken hiç yakışıklı bir adam değildin. Şimdi daha karizmatik oldun." Önce saçım aklaştığı zaman bana dediler ki "Yaşlandın". Bir aktörün yaşlanabilmesi mümkün mü? Böyle bir şey yok.
- P.B: Ama bir starın yaşlanabilmesi mümkün.
- Star olmak istemediniz mi?
- T.B: Aslında olmak ya da olmamak değil, var olmak ya da olmamakla ilgili. Var olma biçiminiz ve tercihiniz öyleyse ve siz bunu gerçekleştirdiyseniz, bu değerleriniz o noktaya gidiyorsa, bırakın gitsin. Yaratıcılığımla, farklılığımla o kavram bana konacaksa, bırakın konsun. Bunu yasaklamadım, özgür bıraktım. Ama kimse de onu adlandırmadı öyle. Bundan rahatsızlık duydum mu, hayır. Siz de çok hoş bir kadınsınız. İşinizde son derece başarılısınız. Ekranda albenisi yüksek kadınlardan birisiniz. Ama siz de bunu hiçbir zaman kullanmadınız. Beni anlamanız için söylüyorum. Tercih etmediniz. Doğru bir seçim. Onun için popüler kültürün mesleğinizde sizi eritmenize imkân vermemelisiniz.