- Sizin şu meşhur davetlerinizden söz edelim mi?
- Ben İstanbul'a geldikten sonra, Adana'daki o davetlerin eksikliğini hissettim. Ben paylaşmayı seviyorum, olay o. Önce kendi çalışanlarım için bir yeni yıl yemeği yaptım, 1990'dı. İkinci sene kardeşlerimin ofislerindekileri de kattım. Üçüncü sene bize gidip gelen basından arkadaşlar vardı, yemek meraklısı, onları da davet ettim. Böylece duyuldu tabii. Bu defa arkadaş gibi olduğum müşteriler katıldı. 15-20 kişiyle başladı. Bir ara 350 kişiye çıktı. Onu iki yıldır 200 kişiye indirdim. 30'a yakın çeşit yemek oluyor.
- Bu arada terasınızda bir bahçe oluşturmuşsunuz...
- 16 yıldır bu evde oturuyorum. Bu evi zaten teras için aldım. Önce saksılardaydı her şey. Sonra bir gün seyahate gidiyordum ve kardeşime çiçekleri 'Sen sular mısın?' dedim. O da 'Böyle bununla uğraşılır mı Allah aşkına. Burayı değiştirelim,' dedi. Sonra da bir teras bahçeye dönüştürdük.
- Burada neler var?
- Çiçek de çok var ama onun dışında limon var, narenciyenin her türü var. Fındık büyüklüğünde bir elma, kırmızı elma, yeşil elma, çeşitli armutlar var. Arkadaşlarıma da gönderiyorum olduğu zaman. Limonların içlerinden, her yıl davette tatlı yapıyorum mesela.