- Neden size 'şifacı' denmesini ısrarla istemiyorsunuz?
- Bu enerji terapilerinde ilerleyince şifacı olunuyor aslında. Bunun İngilizce'deki terimi 'heal' yani iyileştirmek. Fakat Türkiye'de şifacılık daha farklı, daha garip algılanıyor; işin sömürüye açık, yobazlık tarafında duruyor biraz. Bazen fal bakan insanlar bile aynı noktaya getiriliyor. O yüzden istemiyorum.
- Ne dememiz lazım size o zaman?
- Ben fizyoterapi eğitim aldım ama bunun çok önemi yok. Benim yaptığım iş, tamamlayıcı tıp. Beden, zihin, ruh tıbbı da deniyor. Burada inanca dayalı pek bir alan yok; tıbba yeni nesil bir bakış açısı var sadece. Eski tıp yani Newton tıbbı sana bir beden olarak bakıyor. Tümör çıktı diyelim, kestik aldık, mutsuz oldun ilaç verdik mutlu ettik! Bakış açısı böyle. Tamamlayıcı tıp ise biraz daha köklere iniyor. Bunun zihinsel nedenleri ne olabilir diye bakıyor. Yani modern tıp hastaya lokal bakar; böbreğin problemliyse sadece böbreksindir doktor için. Bize göreyse tedavi bir noktadan oluşmaz. Çünkü hasta o noktaya gelene kadar birçok zihinsel süreçten geçiyor. Bizim hastaya söylediğimiz şey şu; hastalığınız zaten geçiyor, gelin biz sizin hayatınızı değiştirelim...
- Bu fazla iddialı değil mi?
- Evet iddialı! İnsanlar şöyle diyor bazen; milyon dolarlık hastaneler bile bunu demiyor, nasıl böyle bir iddia olabilir? Diyorum ki, bu benim kendime olan güvenimden değil, insan bedenine olan güvenimden kaynaklanıyor. İnsan bedeni modern tıbbın düşündüğünün aksine, çok ciddi bir zekâya sahip, kendini korumak için inanılmaz refleksleri var. Modern tıp, insan beyninin çalışmasını tam olarak çözemediği için insan bedenine yeterince güvenilmiyor. Bizim projemizin ve ilkemizin ismi bu nedenle 'İnsana Güven'; yani Metin Hara'ya güven değil.
- İnsanların kendi bedenlerine güvenmelerini sağlıyorsunuz yani?
- Mesela bel fıtığını örnek alalım... İnsanlar gelip diyor ki 'Bir günde ameliyatlık oldum!' Diyorum ki, 'Hayrola, trafik kazası mı geçirdiniz, bungee jumping mi yaptınız, bir günde ameliyat nasıl olur?' Diyorlar ki, 'Altı aydır ağrıyordu, ilaç alıyorduk geçiyordu.' Yani ilaçla ağrıyı uyutmuş. Siz o ağrıyı yok edip, yerine hiçbir şey koymadığınız zaman daha kötü olacağınız tıbbi bir gerçek.
- Siz ne yapıyorsunuz bu durumdaki hastaya?
- Önce hastanın beden duruşuna bakarız. İş yerindeki oturuşundan giydiği ayakkabıya kadar inceleriz. Ayağın orta kısmında bir ark vardır, bunun yapmış olduğu süspansiyondan düztaban olup olmadığına, ne kadar dans ettiğinden, günlük hayattaki fiziksel aktivitelerine kadar bütün hayatının içine gireriz. Sonra zihinsel kısma gelir iş çünkü bir insan zihinsel olarak ne kadar gergin olursa, kasları da o kadar gergin olur.