Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Devletin bekâsından kentin namusuna

1 Mayıs 1977... Tam 500 bin insan "Güneşli günler göreceğiz çocuklar/güzel günler göreceğiz," diyerek Taksim Meydanı'nda buluştu. Tam DİSK Başkanı Kemal Türkler, "Bu alan 1 Mayıs alanı olsun mu?" dediği anda; tam "Olsun!" yanıtı alanda yankılanırken; 500 bin insanın üstüne ateş açıldı. Patlayan mermiler, panzerler, siren sesleri. Can pazarı. Sekizi kadın 34 kişi "güneşe gömüldü. "Ertesi günkü gazetelerin başlıkları şu minvaldeydi: "Maocularla İGD'liler çatıştı", "Birbirlerini vurdular." Kanlı 1 Mayıs ömrümüze bir gölge gibi düştü. Aradan yaklaşık 30 yıl geçti. Alparslan Aslan isimli avukat, 17 Mayıs 2006'da Danıştay'ı basıp, kurşun yağdırdı. Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetti, dört üye yaralandı. Gazetelerin manşetleri yine hazırdı: "Dinci katil kurşun yağdırdı." Laik kesim ayağa kalktı. Cenaze töreni, hükümet karşıtı protestoya dönüştü. Danıştay saldırısı ömrümüze bir gölge gibi düştü.

HEP AYNI KURGU
1977 katliamı karanlık bir sürecin başıydı. Arkası geldi: Bülent Ecevit'e İzmir'de suikast girişiminde bulunuldu. 16 Mart 78'de İstanbul Üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üstüne bomba atıldı. Yedi7 öğrenci öldü. 19 Aralık'ta Kahramanmaraş'ta Alevilere yönelik saldırıda 105 kişi hayatını kaybetti. 1980'in temmuzunda Çorum'da 57 kişi öldürüldü. Peş peşe gelen bu olaylar sonrası gölgeler koyu bir karanlığa dönüştü. 12 Eylül 1980 darbesi geldi. 30 yıl sonra yaşanan Danıştay saldırısı da bir zincirin en önemli halkası olarak planlanmıştı. Önce 5 Ocak'ta Trabzon'da Rahip Santoro öldürüldü. 17 Nisan 2007'de Malatya'daki Zirve Yayınevi cinayeti işlendi. 19 Ocak da ise Hrant Dink öldürüldü. Ancak bu kez 'derin'deki hesap gün ışığında tutmadı. Zincir kırıldı. Bunların hepsi tesadüf olabilir mi? Tabii ki hayır. Tüm katliamların adresi o kadar belli ki. Geçmişte bazı sol örgütlerin sık kullandığı bir slogan vardı: "MİT, CIA, Kontrgerilla. İşte Faşizm!" Bugünkü moda adıyla 'derin devlet.' Bana kalırsa bizatihi her devlet 'derindir'. Lakin bizdekinin derinliği Zonguldak maden ocaklarını geçer. Derine inildikçe de karanlık artar. Bu ülkede katliamlar yani istikrarsızlaştırma tesadüf değildir, tam tersine bizzat devletin yönetme biçimidir. Bu alışkanlık Mustafa Suphi'nin Karadeniz'de boğdurulmasıyla başlar; Kanlı Pazar'dan, geçerek Ergenekon'a ulaşır. Devlet varlığını ülkede yaşayanları birbirine kırdırarak sürdürür. Çünkü önemli olan devletin bekasıdır! Gerisi teferruattır!

TOPLUM NİÇİN İNANIYOR?
Ancak buradaki önemli sorulardan birisi şu: Toplumun çoğunluğu nasıl oluyor da devletin bu yönetme biçiminde hep tezgaha geliyor. Ya figüran ya da dinleyici oluyor. 1977 1 Mayıs katliamının solcuların birbirini öldürdüğüne, Danıştay saldırısının ise dinci bir saldırı olduğuna inandı. Bu nasıl oluyor? Devlet böyle olduğu için mi bunlar oluyor. Toplum inanmaya teşne olduğu için mi devlet böyle? Acaba tencere yuvarlanıp kapağını mı buluyor? Alın size! Siirt'teki tecavüz depremi var. Kapatmaya, göz ardı etmeye, unutmaya; yani üç maymunu oynamaya hazırız. Kutsadığımız kurumlardan gelen kötü kokuyla bir türlü yüzleşemiyoruz. Bir yetkili şöyle diyor: "Akrabayız, unuttuk ve kapattık..." Akraba akrabaya her türlü rezilliği yapabilir yani. Yeter ki akrabalık bağımıza bir şey olmasın. Yeter ki ona halel gelmesin. Gerisi teferruat mı? Bu sözler size "Kurumları yıpratmayalım" söylemini hatırlatmıyor mu? Devletin bekasından söz eder gibi, "Kentin namusundan" söz ediliyor. Ya insanın namusu? Ya o 14-15 yaşındaki çocukların onuru? Geleceği? Nasıl ki birileri devletin kirli çamaşırlarını ortaya dökmekten korkuyorsa; toplum da kendi kirli çamaşırlarını saklamaya çalışıyor. Pisliğini toprağa gömüyor. Nasıl olsa acılarımız tarihin içinde seyrelir ve unutulur diye düşünülüyor. Oysa o acılar derinden derine koyulaşıyor, katılaşıyor, ağırlaşıyor. Bu yüzden hep şaşkınız. Bu yüzden hep bir yanımız fazlasıyla karanlıkta. Ve ışık vurduğunda kendimizden kaçıyoruz. Sizce böyle bir gelecek kurulabilir mi? Tencere yuvarlanıp kapağını buluyor galiba.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA