Yetenek Sizsiniz'in ilk turunda da onlara hayran kalmıştım. İkinci turda beni iyice mest ettiler.
Kendilerine Sessiz Dans Grubu ismini vermişler. Duyma engelli dört gençten oluşuyor. Şahane dans ediyorlar. Ses duymamalarına rağmen hiçbir ritmi kaçırmıyorlar. Hem koreografileri güzel, hem de senkronize hareketleri... Hayatlarında tek bir tempo ya da tını duymamalarına rağmen müziğe bu denli uyum göstermeleri gerçekten de hayret verici.
'Dans etmek için müzik gerekmez. Duygu, insanın kulaklarında değil, yüreğindedir' dercesine hepimize hayat dersi veriyorlar adeta.
Eminim, Acun da tarafsızlığını bir an olsun bozmamasına rağmen içten içe bu gruba özel bir ilgi ve sevgi besliyordur. Zira kazancının önemli bir bölümünü duyma engelli çocukların rehabilitasyonu için gereken işlere yatırdığını iyi biliyorum.
Haftanın olayı ise Kıvanç ile Burak'ın yaptığı inanılmaz illüzyon gösterisiydi. Önce akıl durduran iskambil destesi numarasıyla 'ısınan' iki genç, ardından başta Acun olmak üzere herkesi şoke eden telefon gösterisiyle birinciliğin en güçlü adayı olduklarını ortaya koydular. Bizim gençlerin bu şovlarının, rahatlıkla David Coperfield, Chris Angel ve Dynamo gibi uluslalarası illüzyon şöhretlerinin gösterileriyle yarışacak kadar görkemli olduğunu söylemeliyim.
Bu arada geçen hafta üç ayrı folklor grubunun tur atlayıp yarı finale yükselmeleri hoşuma gitti. Pek çok gelip geçici dans modasının gençleri peşine takıp sürüklediği şu günlerde, kültür mozaiğimizin çimentosu folklorun böyle bir yarışmada halk tarafından takdir görmesi beni çok umutlandırdı. Kuzeyin Uşakları, Grup Üsküdar ve İstanbul Kafkas ekiplerinin şovlarını en az Anadolu Ateşi'nden aldığım zevk kadar büyük bir keyifle izledim. Hem Acun'a, hem bu grupların başındaki hocalara, hem de çocuklarını folklora yönlendiren ailelere sonsuz teşekkürler. Ama en büyük alkışım, yıllar sonra Türkiye'de gençlerin folkloru sevmelerine ön ayak olan, Anadolu Ateşi'nin 'halay başı' Mustafa Erdoğan'a...