Son birkaç gün içinde beş kez taksiye bindim ve bir kez daha "Bundan sonra taksiye binmektense yürürüm" diyecek noktaya geldim. İstanbul dünya başkentiymiş, kültür başkentiymiş, Avrupalı'nın gözbebeğiymiş falan yalan! Biz bu taksi sorununu halletmedikçe hiç kimsenin bir şeyi olamayız. İstanbul'u yükseklere taşımayı amaçlayanlar, önce şu işlere bir el atsalar... Mesela; taksilere yaş sınırı getirilse... Araçlar dökülüyor resmen. Elinizi bile bir yere değdirmeye çekiniyorsunuz, o kadar pis. Ve de şoför arkadaşlara kendi dinledikleri müziğin herkesin zevki olmayacağı anlatılsa! Hayatımda duymadığım arabeskleri taksilerde duyar oldum. Hem de son ses... Ve de defalarca "Lütfen yavaş gider misiniz? Bir acelemiz yok!" uyarılarını hiç duymamış gibi davranan, her tarafı ayrı sallanan arabayla 150 kilometre hız yapan arkadaşlara "Lütfen" diyoruz. Lütfeennnn!