Geçenlerde Hülya Avşar ile buluştuk, uzun uzun sohbet ettik. Özlemişim onun enerjisini, neşesini... Hülya sahalardan çekilince ortalık renksizleşti... Onun içinde olduğu magazin, 'arkası yarın' gibi bir şeydi. Sanki yazılmış, kurgusu olan bir metin vardı ve Hülya da bunu oynuyordu. Aslında oynamıyordu da, yaşıyordu. Çünkü hayatla eğlenmeyi çok seviyordu. Biz de merakla bu sit-com'un devamını bekliyorduk. Sonra televizyon programının formatı nedeniyle onun da duruşu değişti. Dolayısıyla magazinle de eskisi gibi öyle yan yana olmadı. "Bir daha Hülya gibi biri gelir mi?" derken; gördük ki Hülya aslında bir yere gitmemiş. Evet, yaşam tarzı değişmiş olabilir ama içindeki neşeli-eğlenceli kadın, her an iş başında. Yemekte yine gırgır yaptık, çok güldük... Sonra bir baktım Esra Erol'un atv'deki programına telefonla bağlanmış, sesini değiştirmiş ve konuklardan biriyle konuşuyor. Yine keyifli, yine eğleniyor. Yemekte, gelecekle ilgili projelerden söz ederken, ben artık onun gibi isimlerin ticari kaygılardan uzak, değişik projeler içinde yer almaları gerektiğine inandığımı söyledim. "Ne yapayım, gidip sanat filmlerinde mi oynayayım?" dedi. (Bu durumdan sıkıldığını daha önce de söylemişti...) Anlayacağınız eğleneceği, keyif alacağı işler yapmak istiyor... Bence biri, Hülya'ya içindeki o muzip kadını ortaya koyabileceği bir proje yapmalı. Hülya'nın yer alacağı bir proje için çalışan Birol Güven, Hülya'nın içindeki o kadını ortaya çıkarabilirse süper bir iş yapmış olur. Bu arada hayat hep eğlence değil tabii. Yaptıklarınızla, yarattığınız değişimler ve bıraktığınız izler de önemli. Adını taşıyan ve puanlama sistemine geçen tenis turnuvasının ulaştığı boyutlar, oradan yetişen çocuklar, onlara verdiği maddi-manevi destek, kimselere duyurmadan içinde yer aldığı sosyal sorumluluk projeleri ve daha pek çok konuşulacak konu var Hülya'yla. Yakında bu konuları da uzun bir röportajda paylaşırız.