Sanırsınız ki, hepimiz annemizden dünya güzeli doğmuşuz.
Sanırsınız ki, kimsenin vücudunda bir fazlalık yok, defo yok.
Hepimiz birer Afrodit'iz...
Kimse kendi vücuduyla barışık olmadığı için, herkes gözlerini başkasının üzerine dikmiş, onu inceliyor.
Meraklı kadınlar bana da soruyor:

SEDA DIŞINDA HERKES KÖTÜ
"Sahiden Hülya Avşar o kadar şişman mı?" "Sibel Can'ın diyetlerinden bıktık.
Niye bu kadın kilo veremiyor?" "Gazetede falancanın fotoğrafını gördüm, faciaydı." "Zuhal Olcay'ı gördünüz mü, feci olmuş!"
Bir tek Seda Sayan geçer not alıyor. (Onun da kendine nasıl özen gösterdiğini hepimiz biliyoruz.) Onun dışında herkes kötü, herkes beter...
Şimdi sahilde otururken ben de Türk kadınını dikkatle inceliyorum.
Çoğunda bacaklar, benim belim kadar...
Selülitler feci... Göbekler sarkmış.
Oysa onlar da spor yapabilir, onlar da rejim yapabilir. Onlar da kendi bedenlerine saygı gösterebilir.
Ama yok...

BİZ BİLİRKİŞİ MİYİZ?
Hülya Avşar da, Sibel Can da, Zuhal Olcay da yaş almış kadınlar.
Üstelik Sibel Can'ın tansiyon sorunu olduğu için öyle sıkı rejimler de yapamıyor. Ama onlar yapmayınca "Aaaa, çok feci oluyor"; biz yapmayınca "Aman şekerim olmuyor işte, olmuyor, olamıyor" oluyor.
Yapmayın ya...
Aynı yaklaşım ne yazık ki medyada da var. Sanki bütün kadınlar, biz gazetecilerin önünde her yaz büyük bir sınavdan geçmek zorundalar.
Biz bilirkişi miyiz? Doktor muyuz?
Estetikçi miyiz?
Haydi herkes aynaya baksın...
Sonra da tartıya çıksın. Gencecik kızlar da o selülitli bacaklardan kurtulmak için hemen bir spor salonuna üye olsun. Madem bu kadar önemli, madem hayat bu konular üzerinden akıyor; öyleyse haydi, marş marş!
Üstelik kadının varlığını sadece güzellik üzerine oturtan anlayış ne yazık ki erkeklerin değil kadınların kafasında...