Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Türkiye aslında büyük bir küvettir!

Herakleitos'a göre her şey hareket halindedir ve hiçbir şey kalıcı değildir; her şey değişir. Dolayısıyla bir nehirde iki kez yıkanılmaz. Çünkü o sürede hem nehir hem de siz değişmiş olacaksınız. Baba doğru söylemiş, güzel söylemiş. Lakin, insanın yaşadığı yer Türkiye ise bu sözün doğruluğundan kuşkuya düşmesi kaçınılmaz. İnsan, sık sık bu ülkede esasta hiçbir şey değişmiyor duygusuna kapılıyor. Şu tartışmalara, yaşananlara bakın. Neredeyse birçok şey kelimesi kelimesine aynı. Mübarek ülke bir nehir değil de, sanki koca bir küvet. İnsanlar değişse de küvet hep aynı. Aynı suya girip çıkıyoruz. Maaile! Maksat fazla su faturası gelmesin!

***

Mesela Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni ele alalım. Yani namıdiğer DGM'leri. 12 Eylül askeri darbesinden bir süre sonra Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin görevi sona erince, 1983 yılında onun yerine ikame edilmişti. Kimilerine göre gerekliydi: "Anarşi ve terörizmle mücadele için", "Devletin güçlendirilmesinin aracı" olarak. Kimilerine göre ise gereksizdi: "Faşizmi kurumsallaştırıyordu", "İşçi sınıfını ve muhalefeti eziyordu", "Siyasi araç olarak kullanılıyordu." Bu mahkemelerde, "Doğal yargıç" ilkesine aykırı olarak üç üyeden birinin asker olması da hep tartışıldı. Sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de bastırmasıyla kapatıldılar! Daha doğrusu kapatıldığı söylendi. Onun yerine Özel Yetkili Mahkemeler kuruldu, ikame edildi. Ama aynı tartışmalar yine devam ediyor: MİT Başkanı'nın ifadeye çağrılmasıyla bu tartışmalar yeniden alevlendi. Ve eleştiriler hep aynı: "Yetkisi, gücü,", "Yargıda siyasallaşma, totalitarizm..." Görünen o ki, değişen şey sadece bu mahkemelerin isimleri. Yargılama usulleri, görev alanları gibi esas eleştirilen yanlar ise büyük ölçüde duruyor. Sıkıyönetim Mahkemeleri; DGM'ler; ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri... 'Büyük küvetteki' son 40-50 yılın hukuksal değişiminin özeti gibi. Değişen sadece isimler, işlevi olduğu gibi duruyor.
***

İşin acıklı bir yönü ise, bu hukuksal garabete şaşırdığımız zamanlar. Devletin kurumları çatıştığında tedirgin olunuyor, şaşırılıyor da; devlet ile yurttaşı karşı karşıya geldiğinde, hukuk yurttaşı değil devleti koruduğunda aynı şaşkınlık ve tedirginlik yaşanmıyor. O nedenle sözü yine Herakleitos'la bitirelim. "İnsanın karakteri kaderidir," demiş ya baba, belki toplumların karakterleri de kaderleridir!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA