Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ OKUR TEMSİLCİSİ - YAVUZ BAYDAR

Bir intihar hadisesi

Yapılan tüm uyarılara rağmen okurlar aynı filmi tekrar tekrar izliyor. Basınımız bir intihar hadisesi olunca iştahla üzerine atlıyor ve hata üstüne hata yapıyor. Oysa bu en hassas konulardan biri

Haber toplama, seçme ve yazımında öyle ezberlerimiz var ki, ancak ve ancak toplu ve kararlı hamlelerle aşılabilir.
Ülkemizde haberciliğin en duyarsız olduğu noktalardan biri, intihar (girişimi) haberlerinde odaklı. Son derece temkinli bakılması gereken bu haberler bizde bazı gazetelerde ve TV kanallarında büyük bir iştah ve "şehvet" kaynağı.
En son örneği gözlerden kaçacak gibi değildi. İzmir'de yaşayan 21 yaşındaki bir genç kız, uzun süren bir gece ardından, bir "aşk sorunu" nedeniyle intihara teşebbüs etmiş, ağır yaralanmıştı.
Bazı gazetelerin okurları, olanca ayrıntı zenginliğiyle anlatılan haberin yanında, kızın intihar girişimini an an gösteren fotoğraflara "maruz bırakıldılar". Açık bir duyarsızlık gösteren bu gazetelerin ombudsmanları olmadığı için okurların nasıl tepki gösterdiğini, hangi gerekçelerle bu fotoğrafları yayınladığını öğrenebilmiş değiliz.
SABAH da haberi perşembe günü üçüncü sayfasında verdi. Ancak, girişimi an an gösteren fotoğrafların, yazı işlerinde yaşanan tartışmanın ardından sayfaya konmamasına karar verildi. Haber metni o gece yaşanan gelişmeleri özetlemekte, kızın "nasıl" intihara kalkıştığını ve sonrasında ne olduğunu anlatmaktaydı. Bu haberin yanında, kızın girişimden hemen önce "hazırlanmış halde" görüntüsünü içeren bir fotoğraf yer almaktaydı. Fotoğraf metninde de, haberde olduğu gibi, "nasıl" intihara kalkıştığı belirtilmişti.
SABAH, bu haberi en ihtiyatlı verenler arasında. Ama, acaba, doğru mu yapıldı? İntihar haberlerinin üzerinde daha çok düşünmeli, daha tutarlı bir çizgide duruş belirlemeli miyiz?
Basın basın olalı beri intihar haberi vermiştir. Bu 200 yıl öncesine uzanmasa da geçen yüzyılın gerilerinde yaşanan bir tecrübe. Ama gazetecilerin intihar haberi vermeli mi, vermemeli mi, verilecekse nasıl verilmeli konularına kafa yormaya başlamasının tarihi çok daha yeni. Özellikle 1970'lerin sonlarından itibaren bazı araştırmalar intihar (girişimi) haberleri ile bunların "ilham verici" olması, sosyal "kopyalamalara" yol açması arasında istatistiki bağlar kurunca, konu gündeme yerleşti. Etik kaygıları elden bırakmayan pek çok ulusal basın örgütü veya tek tek pek çok medya kuruluşu, konuyla ilgili davranış kurallarını genel yayın kurallarına ekledi.
Bunların başında, İngiltere'de etik ihlalleri sıkı biçimde denetleyen Basın Şikâyet Komisyonu (PCC) geliyor. PCC'nin Yayın İlkeleri'nde yenilenen 5'inci madde hem "kişisel yas ve şok" hallerinde "sempati" ve "duyarlılık" öneriliyor. Ama bununla yetinilmeyip "intihar yöntemine dair detayları anlatmaktan kaçınma konusunda aşırı titizlik" de salık veriliyor. Dünyanın en saygın gazetelerinden biri olan The Guardian, PCC kurallarının da ötesine geçerek, "teşvik edici olabilecek fotoğrafların kullanımı"nı da kısıtlıyor.
Kural belirlemede bizim de İngiltere veya ABD gibi ülkelerden geri kalır yanımız yok. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Hak ve Sorumluluklar Bildirgesi'nde "intihar" için özel bir madde var.
Şöyle diyor: "İntihar olayları hakkında haber çerçevesini aşan; okuyucu veya izleyiciyi etki altında bırakacak nitelikte ve genişlikte yayın yapılmamalıdır. Olayı gösteren fotoğraf, resim veya film yayınlanmamalıdır."
Görüldüğü gibi, çizilen çerçeve belli. Ama uyan pek yok!
Bu haberlerde sağduyuya dayalı, bir "orta" yol bulmak şart. Bizde birkaç yıl once bir genel yayın yönetmeni "biz hiç intihar haberi vermiyoruz" diye övünmekteydi. Bu, elbette saçma. Kimi intihar haberleri mutlaka "haber değeri" taşır, taşıyacaktır. Onlardan kaçamazsınız. Ama, aynı şekilde, yazı işlerine her gelen intihar haberini basmak da son derece problemli. Bunu da hatırda tutmak gerekir.
En doğru tavır, gelen her haberi kendi içinde yargılamak ve, yayınlanması için yeterli gerekçe mevcutsa, içindeki ayrıntıları titizlikle gözden geçirerek, intihar yöntemini -çok istisnai haller dışında- asla aktarmadan; "intihara özendirici" fotoğrafları yayınlamadan vermektir.
Bu açılardan bakıldığında, SABAH'ın haberi, ne kadar aşırılığa, sansasyonelist okur sömürüsüne kapılmamış da olsa, yazı işlerini daha da "derin" düşüncelere sevk edebilir. Haberde genç kızı intihar girişimine yönelttiği söylenen duygusal "hal" toplumda o yaşta sıkça yaşanan bir "hal"; intihar yönteminin ayrıntıları da hayli "cömertçe" aktarılmış durumda.
Ve, geçerli, kışkırtıcı bir soru: Acaba bu haber hiç verilmemeli miydi? Okurun bu "gelişmeyi" öğrenmesi lehindeki gerekçeler, aleyhindeki gerekçelerden daha güçsüz olamaz mıydı? Sadece soruyorum. Elbette günün içinde akan haberlerin önemi, cazibesi, ağırlığı değişkendir; intihar haberleri editörleri zorlayacaktır; ama bazı hallerde radikal kararlar gazeteye zarar yerine yarar da getirebilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA