Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEMAL KÖK

Kemal amca'nın öfkesi, Evren'in suratında patlayacak...

"Pinmem ulan ben o otobüse pinmem, asker jemsesi gibi yemyeşil, ne pinicem ulan o katillerin otobüsüne, yürürüm daha iyi..."
Kemal Amca'nın burnundan soluyarak söylediği bu sözleri önce hiç birimiz anlayamadık!
İlk Faruk atıldı: Baba ne oldu niye kızdın?
- Niye kızmayacağım ulan, alçaklar belediye otobüsünü bile asker jemsesine çevirmişler, faşistler... Pinmem ulan yürürüm daha iyi.
- Baba hangi otobüsten bahsediyorsun sen hayırdır!
- Avcılar otobüsü yok mu oğlum, ondan bahsediyorum. Pis darbeciler, bu ülkeye çektirdikleri acılar yetmezmiş gibi bir de otobüsleri asker yeşiline boyamışlar. İnsanların korkularını da acılarını da hatırlatmak istiyorlar. Ulan zaten unutulur mu bu acı, faşist herifler... Neyse yormayın beni iyi geceler size..."
(Kemal Amca yattıktan sonra işin aslını çözdük. Meğer Kemal Amca'nın bineceği otobüsün üstüne bir konserve firması bezelye reklamı ile kaplatmış, böylece otobüs asker kamuflajlı bir araca dönmüş. Bu durum da, 12 Eylül askeri darbesinden sonra acıların en büyüğünü yaşayan Kemal Amca'nın kızmasına yetmişti.
Velhasılıkelam, Kemal Amca 12 Eylül askeri darbesinin binlerce genci cezaevlerine, işkencehanelere ve ölüme taşıdığı asker jemselerine benzettiği bezelye reklamlı otobüse binmemişti. Avcılar durağında geçirdiği saatler boyunca da oğlunu kendinden, ailesinden koparıp alan ve bir daha geri vermeyen darbecilere lanet yağdırmıştı.
İşte o Kemal Amca 32 yıldır içinde tuttuğu her yılın kasım ayında büyüttüğü öfkeyi ve hüznü sorumluların suratına haykıramadan aramızdan ayrıldı.
Öyle hissediyorum ki, Kemal Amca, öfkesi ve hüznüyle birlikte giderken bir telaş içindeydi. Çünkü, bu dünyada doyamadığı (çocuklara asla doyulmaz ama...) şakaklarına, bıyıklarına ak düştüğünü görüp hüzünlenemediği oğluna, yaşlandıkça kendisine benzediğini görüp için için sevinemediği Hayri'sine kavuşacak olmasının telaşını yaşıyordu. Canına, aslan parçası oğluna anlatacakları o kadar birikmişti ki gecikmemeliydi.
Yine öyle hissediyorum ki, telaşla giden Kemal Amca'nın gözü de arkada kalmıştı. Çünkü oğlunu işkencehanelerde kalleşçe öldürüp, bedenini bile vermekten korkanlardan hesap soramamıştı, Her şeyi denemiş, asla geri adım atmamış ama yine de yakalarına yapışıp suratlarına tükürememişti.
İŞTE bugünlerde sayın okuyucu, Kemal Amca'nın ve binlerce anne, baba, evlat, eş, kardeş, sevgili ve dostun ahı, belki bir nebze yerine gelecek. Asla yetmeyecek, soğutmayacak, acıyı hafifletmeyecek, gideni geri getirmeyecek ama en azından yıllardır, meydanlara, gökyüzüne, boşluğa, sorumsuzluğa ve sağır iktidarlara haykırdıkları öfkelerini, bu acıların yaşanmasına neden olan başgardiyanın yüzüne söylemenin fırsatını bulacaklar...
ELBETTE biliyoruz ki binlerce ailenin yüreğini yakan, yaşamını darmadağın eden ve yıllarca süren travmalar oluşturan 12 Eylül darbesinin tek sorumlusu bugünün 'zavallı iki ihtiyarı', dünün eli kanlı genaralleri değil...
ELBETTE biliyoruz, o dönemin yüreksiz, korkak ve kişiliksiz siyasilerinin payını, her emre alçakça uyan ve sinsice uygulayan bürokratlarının payını, yardakçıların, işbirlikçilerin payını ve tabi ki 30 yıldır insanlığın içinde yaşayan ama asla insanların gözlerinin içine bakamayan işkencecilerin payını.
AMA, nasıl ki bir zamanlar darbecilerin sanık sandalyesine oturtulacağı uzak bir gelecek gibi görünüyor ve imkansız gibi geliyorduysa, bugün açılan bu kapıdan, 12 eylül darbesinin tüm sorumlularının da girmesini istemek, ummak hakkımız...
RAHMETLİ Kemal Amca'ya gelince, o Hayrettin'nine bu haberi götüremedi ama geride bıraktığı cesur yürekli EREN ailesi onun ahını yerine getirmekte kararlı... Sevgiyle kalın, sevgiye inanın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA