Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

AB'ye uyarılar

Doğrusu Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen'in kritik, hatta tarihi ziyaretinin ilk gününde sergilediği tutum bizi epey şaşırttı.
Siyasetten gelen, geçmişinde gazetecilik de bulunan biri olarak takdir ve destek ifadelerinde cimri davranmasını bekliyorduk. Tam tersine, hayli cömert çıktı, reformlar listesinin tamamlandığını bildirerek sınıfı geçtiğimizi ilan etti.
Eh, biz de reformların kağıt üstünde kalmadığını göstermek için ona epey taze örnek sunduk:
Gülben Ergen ve eşi Mustafa Erdoğan, düğünlerinde Kürt sanatçı Ciwan (bakın "w" harfi de yasak değil) Haco'nun "Gulamin" (Gülüm) parçası eşliğinde dans ettiler.
Verheugen'den önce Diyarbakır'a giden DEHAP lideri Tuncer Bakırhan, PKK ve Öcalan'a övgü sloganlarıyla karşılandı, yanındaki Apo'nun kızkardeşi Fatma Öcalan da sürekli zafer işaretleri yaptı.
TRT'nin Kurmanci ve Dimilki yayınlarındaki "Kürtçe klip" sıkıntısını aşmak için RTÜK, müzik firmalarından yardım istedi.
Daha ne olsun? Bundan sonrası AB'ye düşüyor. Önce Komisyon'a, sonra 17 Aralık zirvesinde Konsey'e.
Gerçi Verheugen zirvede Türkiye ile ilgili kararın ertelenmeyeceği güvencesi veriyor ama Avrupa başkentlerinde kapalı kapılar ardında "formül" tartışmaları hayli yoğunlaşmış durumda. Bu da ciddi direnç noktalarının varlığını işaret ediyor ve önümüzdeki 3 ay Avrupa gündeminin bir numaralı konusunun Türkiye olacağını gösteriyor.

18 Aralık senaryosu

Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari başkanlığındaki Bağımsız Türkiye Komisyonu, (onlara "Akil Adamlar Grubu" da deniyor) zirvede müzakerelere başlanması kararı verilirse çığırından çıkması tehlikesi bulunduğunu belirttiği bu tartışmaların doğru zemine oturması için dün çok önemli bir rapor yayınladı.
AB perspektifinin Türkiye'de bir "sessiz devrim"i gerçekleştirdiği vurgulanan 51 sayfalık raporda, olası üyeliğin Avrupa'ya siyasal, ekonomik ve stratejik katkıları uzun uzun sayılıyor.
Ancak bizce raporun en önemli bölümünü, AB zirvesinden olumlu karar çıkmazsa Türkiye'de yaşanacak depremi anlatan dramatik ifadeler oluşturuyor. İşte "Akil Adamlar"ın uyarıları:
"Türkiye'nin siyasal ve hukuki sisteminde büyük değişiklik yapan ve eski sisteme dayalı bazı çıkarları zedeleyen reformların ve Türk toplumunda yaşanan önemli dönüşümün pek çok çevrede hoş karşılanmadığını söylemek mantıksız olmaz. AB üyeliğini elde etmek için gerekli reformlara muhalefet yok sayılamaz. Milliyetçiler, İslamcılar, sivil ve askeri idarenin bazı kesimleri ve geleneksel Kemalistler şüphesiz direnişlerinden vazgeçmiş değiller ve sadece doğru zamanı bekliyorlar."
Ve can alıcı tespit: "Türkiye'nin Avrupa'yla bütünleşme dışında geçerli alternatifi yok. Orta Asya ya da Karadeniz bölgesindeki ülkelerle büyük bir ittifak fikri yalnızca hayal. Siyasi sınıflar ve halk bu nedenle devamlı Avrupa'ya odaklandı. Türkiye'nin umutları söndürüldüğü takdirde, aşırı milliyetçi ve İslami akımlar güçlenebilir ve Kürtler'in yaşadıkları bölgelerde şiddet artarak, istikrarın bozulmasına ve ordunun tekrar belirgin bir rol üstlenmesine yol açabilir."
Türkiye'nin "B planı"nın yokluğu ve bazı çevrelerin "Avrasya" seçeneğinin boşluğu işte bu kadar netlikle ifade ediliyor. Ya AB'ye gireceğiz ya da...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA