Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Audrey Tautou, Haydarpaşa Garı'nda

Paris sinemalarında gösterilen bir Chanel 5 parfümü reklam filminde, perdede de Coco Chanel'i canlandırmış olan Audrey Tautou oynuyor. Çok güzel bir film bu: Audrey ve karanlık bakışlı bir genç adam, bir trende karşılaşıyorlar (olasılıkla ünlü Şark Ekspresi). Hemen sonra Audrey bir Boğaziçi gezisinde görünüyor; arkasında Üsküdar, o tipik Boğaz vapurlarından birinde. Kaçamak bakışmalar filan... Ve final, Haydarpaşa Garı'nda geliyor. O garın görkemli dekoru içinde, Chanel etkisini gösteriyor, genç kadın kendisini genç adamın kollarına bırakıyor. Chanel, ama belki biraz da İstanbul'un büyüsüyle elbette... Ne güzel bir İstanbul reklamı bu, hiç para vermeden sahip olduğumuz... Gerçi hiçbir yerinde İstanbul/Türkiye adları geçmiyor. Ama bilenlerin (ki Fransızların çoğu İstanbul'u bilir) özlem duymaması olanaksız. Ayrıca, Avrupa artık tek bir ülke gibi olduğuna göre, kimbilir kaç ülkede oynuyor, oynayacak. Ve ben, kafamda bu güzel hayalle döndüğüm yurdumda ilk günün gazetelerini okurken, bir yetkilinin beyanatıyla karşılaşıyorum. Adam basına şöyle demiş: "Haydarpaşa projemizden kuşku duyanlar var. Merak etmesinler, onlara garanti veriyorum: Haydarpaşa Garı'nı yıkmayacağız." Evet, bir yetkili (kim olduğu önemli mi?) Haydarpaşa ve çevresini, yani eski Üsküdar'ı bir gökdelenler cenneti haline getirecek bir projeyi savunurken, bu güvenceyi verme ihtiyacını duyuyor. Türkiye öyle bir hale geldi ki, bir avuç gökdelen (yani bir sermaye grubunun cici maması diye anlayınız) uğruna, koskoca tarihi Haydarpaşa Garı bile yıkılabilir! Ama o yetkili sağolsun, bize güvence veriyor. Güler misiniz, ağlar mısınız? Çünkü, öyle bir psikoloji yaratıldı. Bakınız, aynı şey Emek Sineması için de söyleniyor. Bir büyük sermaye grubu (geçenlerde tesadüfen ve hayret içinde gördüğüm İstanbul-Forum adlı devasa AVM'yi açan grupmuş), tüm eski Cercle d'Orient blokunu almış. Türkçesiyle Serkl Doryan, yani Beyoğlu'nun göbeğindeki o süslü-püslü koca yapı. Teselli olarak, Emek'i yıkmayacaklar, ama Serkl Doryan gidici diyorlar. Ben elbette inanmıyorum; kolay mı, mutlaka tescilli olan o koca yapıyı yıkmak? Peki ama, ne oldu bizim koruma içgüdümüze? Diyelim ki Kabe'nin çevresindeki Mimar Sinan kemerlerini bile yıkıp etrafa gökdelenler dikme peşindeki Suudilerden farklı olan bize ne oldu? Her şeyi paraya dönüştürmek ne zamandan beri böylesine ulusal bir tavır haline geldi? Benzer şeyler AKM veya inşaatı bitmek üzere olan Ayazağa'daki Kültür Merkezi için de söyleniyor. Türkiye'nin mimarlık, şehircilik ve tarihi korumacılık alanındaki akil adamlarının bir kamuoyu oluşturup, böylesine vandalca eylem ve uygulamaları sürekli engellemesi gerekiyor.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA