Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Bodrum'un yolları taştan

Kendisine Türk aydını diyen tüm bir kesimin Bodrum aşkı başlayalı kaç yıl oldu? Hesaplaması kolay değil. Kendi adıma burada, Kadıkalesi Armonya evlerinde bir 'devre mülk' alalı tam 17 yıl olmuş. Demek ki 17 yıldır, yılda bir buraya geliyor, kentin ve yörenin gelişimini adım adım izliyoruz. Bu gelişimin illa da kötü yönde olduğunu söylemek, "Nerede o Halikarnas Balıkçısı'nın Bodrumu?" diye ağıt yakmak hiç doğru değil. Dağın-taşın bembeyaz kutularla kaplanmasına illet olsanız da, artan nüfüs ve trafik günlerinizi zehir etse de, temel bir gerçek var: Bodrum önüne geçilmez biçimde gelişiyor. Artık burası dünya çapında bir büyük tatil ve eğlence yeridir ve görece olarak iyi yönetilmektedir. En azından kimi Akdeniz sahil kasabalarımızı yaşanmaz hale getiren ve ortalığı cehennem duygusu yaratan dev bloklara, tepelere tırmanan apartmanlara mahkum eden hoyratlık ve görgüsüzlük, Bodrum'da engellenmiştir. Bodrum'da bir akşam ve onu izleyen gece, bu nispeten sakin günlerde bile kentin canlılığını gösteriyor. Adım başı hoş bir mekân, ışıl ışıl bir görünüm, cıvıl cıvıl bir kalabalık... Sanki sınıf atlamış bir Türkiye, çağ atlamış bir turizm merkezi. Her köşe davetkâr, her halka açık mekân çekici. Biz eski gözdelerimizden Küba'da kaliteli bir yemek yiyor, geceyarısına doğru mekânı sıralarını bekleyen ve dans etmeye aç bir gençlik kitlesine bırakıyoruz. Sanki Külkedisi masalının modern bir çeşitlemesi: geceyarısıyla birlikte her şey değişiyor, yeni bir dünya kuruluyor! Artık gece, genç insanların... Bodrum'un ezeli derdi yollara gelince... Anayol sorunlu. Torba kavşağındaki nedense gereksiz derecede büyük gözüken dev alt-üst geçit inşaatı trafiği aksatıyor. Ama böyle bir inşaatın, en azından bir yaz mevsimini içermeden yapılıp bitirilmesi mümkün değildi sanırım. Ayrıca bir bölümü de asfaltlanma nedeniyle tek yola indirilmiş. Ama yapılıp açılan kısmı harika: kaymak gibi bir asfalt. En azından gelecek yaza hazır olacak. İkincil yollar ise yine berbat. Her yaz 'artık yapılmıştır' diye gizli bir umutla geldiğimiz Turgutreis-Kadıkalesi yolu yine çok kötü. Hele Turgutreis'ten itibaren ilk bölümü, bir tarla gibi. Oysa bu yolun üzerinde bir ilçe, iki köy, sayısız site ve bir düzineyi aşkın ünlü lokanta var. Ayrıca sonunda da Gümüşlük denen cennet. En azından giriş bölümündeki birkaç 100 metreye bir asfalt döktürmeyen Turgutreis belediyesini kınıyorum. Bu belediye, bu güzel beldeyi yönetmeyi hak etmiyor. Benzer şeyler, Güvercinlik'ten ayrılan ve Adabükü'ne giden o 'çok turistik' yol için de söylenebilir. Bodrum yolları, ilgi ve yatırım bekliyor.

BODRUM YOLLARINDA İYİ VE KÖTÜ SÜRPRİZLER
Yıllar önce İstanbul'dan yola çıkıp, Bodrum'a inen yolların bitmeyen inşaat halinden yakınmış ve "Galiba iktidar bu yolu en çok kullanan ve de kendisine oy vermeyen 'beyaz Türkler'den intikam alıyor" mealinde bir şeyler karalamıştım. Aradan yıllar geçti. Bu duble-yolun yapımı sürüyor. Birçok yerde sonuca ulaşılmış gibi, ama tümüyle bitmemiş. Galiba biteceği de yok. Çünkü bir yerde bitip asfaltlanan bölüm açılıyor, hemen ardından da eski yol onarıma girip kapanıyor. Sanırım bu hep böyle sürecek... Ama bir uyarı. Biz İzmir- Aydın otoyolunun en sonuna dek gidip, Yatağan-Milas yolunu aldık. Ama pek mutlu olmadık. Çünkü bu yol hem biraz daha uzun, hem de üzerindeki genişletme çalışmaları ve gidip gelen kamyonlar nedeniyle, trafik ağır akıyor. Ancak sonra, eski yolun, yani bir önceki çıkışla alınan Söke-Milas yolunun daha da beter olduğunu öğrendik: Bafa Gölü boyunca yapılan genişletme çalışmaları nedeniyle... Demek ki siz yine de Yatağan yolunu tercih edin, daha çabuk varırsınız. Biraz da güzel şeyler... Yolda durakladığımız Mudanya'da eski semt koruma altında, evler birerikişer onarılıyor. Ancak Bursa'nın sayfiyesi olabilecek bu güzel belde, öylesine bir inşaat hummasına teslim olmuş ki... Denizden gelirken, tepelere tırmanan apartmanlar, en hafifiyle ürküntü veriyor. Ancak akşamüstü uğradığımız yakındaki eski Trilye-şimdiki Zeytinbağ, bize teselli veriyor. Bu eski Rum sahil kasabası, koruma altına alınmış eski yapıları, onarılan güzel kilisesi, sahilde yeni yapılmış geniş gezinti alanıyla çok güzel. Sahildeki yan yana dizili lokantalardan Trilye Balık'da hayatımın en güzel karides güvecini yiyorum. Şekerev ve Mahur lokantaları da çok çekici gözüküyor. Hemen oradaki Köylü Pazarı'ndan "Eski ağza yeni taam" diyerek havuç reçeli, sarmısak turşusu gibi değişik şeyler alıyoruz. Bu güzel köşenin en çirkin yapısının yeni yapılan cami olması üzerine düşünmeyi de, konunun ilgililerine bırakıyorum. Manisa'ya yaklaşırken, sağdaki bir AVM içinde yer alan Taylan Lokantası da tam bir keşif oluyor. Manisa'nın içindeki merkezi 1928 yılına dek inen bu lokantada, nefis bir Manisa kebabı yiyoruz: Birçok ünlü marka-köftenin artık lastik haline gelmiş kıvamına karşın, köftenin asıl ve özgün tadını yeniden bize sunan bir yemek. Mutlaka deneyin...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA