- Meyveler giderek bodurlaşıyor, üç, beş sene içersinde örtü altına girecek. Belki kirazı, üzümü kışın bile yiyebileceğiz. Avrupalılar Türkiye'deki pazarı değiştiriyorlar. Bize üzüm, elma, şeftali fidesi satacaklar. Siz kendi ağacınızı sökecek, o fideyi dikeceksiniz. O fideler bodurdur, örtü altında da yetiştirebilirsiniz. Zorla değil ama bir şekilde insanlar kendi pazarlarını bu şekilde oluşturuyorlar.

- Sizce kim sahiplenmeli ki yerli ürünlerimiz tekrar ortaya çıkabilsin?
- Tabii öncelikle devlet. Tarım bakanlığı olabilir, üniversiteler olabilir. Her bölgede tarım ilçe müdürlükleri var; ben bunların ne yaptıklarını çözebilmiş değilim. Avrupa'da görüyoruz, duyuyoruz. Mesela filan yerde örneğin salatalık üretilir. Oraya kaç ton salatalık tohumu ekmesi gerekiyordur? Diyelim on ton. On bir ton tohum sattırmazlar oraya. Türkiye'de bu sene salatalık yok, atıyorum yirmi ton salatalık ekiliyor. Ertesi sene salatalık rezil oluyor köylünün de elinde kalıyor, devlet zarara uğruyor. Bir sene sonra kimse salatalık ekmiyor; bu sefer salatalık beş milyona fırlıyor. Herkes perişan oluyor. Bunların organize edilmesi lazım. Türkiye'de sağlıksız ilaçlama, yanlış gübreleme yapılıyor. Çevremizde görüyoruz; ilacı, kimyasalı kullanıyor, o seranın içinde dolaşmaya devam ediyor. Sağlığı bozuluyor; insanların şekli bile değişti o bölgelerde. Bunun çözümünü İl Tarım, İl Sağlık örgütleri getirebilir. Biz nasıl doktora gidip reçeteyle ilaç alıyorsak, yetkili kuruluşlar reçete verecek, kimyasallar öyle satılacak. Tehlikenin boyutlarını kimse düşünemiyordu. Buğdayın ilacını götürüp domatese, domatesin ilacını birkaç gün sonra toplayacağı salataya kullanıyordu. Türkiye'de bunlar yapıldı, insanların zehirlenmesine neden oldu. Tabii kimse isteyerek yapmadı; bilinçsizlikle yapıldı.