İclal Aydın'a bayılıyorum. O olgun, ağırbaşlı, utangaç, anlayışlı falan ve filan halleriyle beni benden alıyor. Ne var ki, geçtiğimiz hafta hayli üzdü beni. Evet, 'Medyadaki mobbing' üzerine yazmıştı. "Öncelikle mobbing nedir, gözden geçirelim de bilene anımsama bilmeyene açıklama olsun. Mobbing: Çalışanların iş yerlerinde psikolojilerini çökertmeye yönelik uğradıkları baskı, taciz, kuşatma ve çökertme eylemidir," diyordu yazısında. Ve devam ediyordu: "...'Zorbanın' yeteneklerinden üstün özellikleri olan kaç kadın yazar, köşe yazarı, röportajcı medya dünyasının içinden ne çok saldırıya uğruyoruz, gözlemliyorsunuz değil mi?" Kusura bakmasın, evet kendisini üstün özellikli bir hanım medyacımız olarak takdir etmemek elde değil ama ne yazık ki yazdıklarına katılamıyorum. Aksine, medyada bir kısım hanım tarafından daimi surette uygulanan bir 'mobbing' durumu olduğu kanaatindeyim. Medyada yazan, konuşan ya da medyayı kullanan pek çok hanımı örnek göstermek mümkündür. Hep beraber beynimizi mobuyorlar, ayıptır söylemesi... Bakın hemen bir örnek vereyim size. Milliyet'in yeni ekinde köşe şe'eden Elif Aktuğ, "Doğum günümü bir de Gardens Of Babylon'un hamamında kutladık. İnanılmazdı, belki görüntüleri YouTube'a yüklerim şuurumu yitirirsem bir ara. Pasta vardı, dansöz vardı, gece boyu kız kıza dans ettik, şarkılar söyledik. Ender Bey katılmadığı için iki dilim pasta yedim çaktırmadan, ne olacak benim açgözlülüğüm?" diye yazıyordu misal, geçen hafta.
AĞDA GÜNLERİNE DE Mİ GİRELİM?
Bu ne şimdi arkadaşım? Köşeleri siz hamam sefanızı yazın diye dağıtıyorlar değil mi? Ağda günlerimize de girelim isterseniz... Tövbe... Devam ediyorum: "Cumartesi günü oğlumla romantik bir gün geçirmek üzere Beyoğlu'na gittik. Güzel bir yemek yedikten sonra önce benim okuduğum liseyi ziyarete gittik. Ardından, benim o yıllarda defter kalem aldığım kitapçıya girip ona defter aldık. Sonra da babasının okuduğu liseye uğradık. Yollarda dans ede ede dolandık. Kapanış olarak da bir adet tabanca ve Tweety aldık." Bu değerli hanım kalemimiz de Posta'dan Yasemin Altan. Oğlunuzun yeni tabancası hayırlara vesile olur inşallah Yasemin Hanım... Veee, sırada Habertürk'ten Esin Övet var: "Geçen gün Bebek'te oturuyorum, yan masamda oturan iki kadın biraz yüksek sohbet ediyorlar. Kadın, arkadaşına, 'Ya sevgilim illa ki, istedi ben de gittim aldım, taktırdım. Şimdi de kurs alıyorum' diyor. Arkadaşı da, 'İnanmıyorum, sana. Çabuk detayları anlat. Nerden ders alıyorsun. Acaba ben de sürpriz mi yapsam. Biz de çok iyi değiliz bu ara. Hayatımıza renk gelir,' diyor. Efendim, konuştukları konu striptiz borusu. Ben bu konuşmadan sonra biraz araştırma yaptım. Meğerse çiftler yatak odalarına striptiz boruları taktırıyormuş. Sex Shop'larda 2 bin TL'ye satılıyormuş bu borular." Boru değil efendim, köşe bu!.. Hayır, bir de striptiz kursu işine taktım tabii. Açalım güzelleşelim... Kelebek'ten Ömür Gedik'in ise, tabii, fevkalade mobucu bir havası var: "Evet, maçlarda edilen küfürden zerre kadar rahatsız değilim, hatta insanların bu yolla nasıl deşarj olduklarını görünce bu hoşuma bile gidiyor. Antidepresan almaya gerek yok, haftada bir maça git, yeter. Ayrıca haksızlık yapmamak lazım, adamlar sadece rakibe değil, yeri geldiğinde kendi takımlarına da küfür edebiliyorlar. Üstelik gayet esprili cümleler kurdukları, hatta sanatsal takıldıkları da oluyor. Açıkçası benim zekâmı okşuyorlar." Eveeet, bir çocuğun başını okşar gibi, şimdi hep beraber Ömür Hanım'ın zekâsını okşayalım lütfen. Nasıl da rahat söylüyor, değil mi? "Zekâmı okşuyorlar!" Neyse efendim, durum bu. Her gün böyle şeyler okuyorum ve affedersiniz ama kafam mobuluyor, zaten azıcık zekâm var, o da okşanmaktan tahriş oluyor. Sonra, tabii Mine G. Kırıkkanat faktörü var, onu okumadan güne başlayamıyorum, "Dün sabah, dünyaya uzaydan baktım. Ne tırmandım, ne de uçtum. Kafamdaki yıldızlardan seyrettim mavi gezegenimi. Beynimin teleskopuyla uzun uzun inceledim, memleketimi," diye yazılara başlıyor. Bu kafayı nasıl yapıyor, işte zihnimi zorlayan muamma buradadır...
TELEVİZYONDAKİLER DE AZ DEĞİL
Takvim'den Pınar Karaman'ın köşesinden müthiş bir orta geliyor, okuyunca siz de 'Gol!' sesiyle ayağa kalkacaksınız: "Allah'ın yüceliğine güvenim had safhada. Biliyorum ki memleketim insanını yaratmış boş zamanında. Özenle ve farklı donatmış, bolca duygu, bolca onurla. İnancını gücümüze sebep yapmış. Yaratan içimizde, yanımızda, arkamızda..." Hah! İşte aradığım tam da buydu! Hep düşünüyordum, 'yurdum insanı'nı 'özel' kılan ne, diye... Allah razı olsun Pınar Hanım, zihnime birden bir küşayiş getirdiniz... Tabii ki mesele sadece köşelerde cereyan etmiyor. Sabah televizyonu açtığınız andan itibaren Serap Ezgü ile başlayan bir metal fırtınaya yakalanıyor, Seda Sayan'dan önce son çıkışı kaçırdığınız takdirde, köprüyü bi dolaşıp gelmek zorunda kalıyorsunuz. Sonra, sadece geçen haftaya bakın yahu! Şimdi başımıza baş röportajcı tayin edilen Helin Avşar, fevkalade liberal yazar ve çılgın seks talibi Rasim Ozan Kütahyalı'nın göğüs kıllarını okşarken karşımıza çıkıyordu. Şarkıcı Reyhan Karaca, başlı başına bir mobucu olan Esra Ceyhan'ın programında, kendisini kaçıran uzaylıların 'sevgi dolu gözleri' olduğunu söylüyordu. Ahu Tuğba, Oray Eğin'in programında ekranlarımızın en uzun süren meme şovunu gerçekleştiriyordu. Ne bileyim, Hindistan'dan gözlenebilen tam güneş tutulması gibi bir şey... Sonra, "Bir genç kız evlenmeden önce bakire olmalı," açıklamasında bulunan Zerrin Özer, bir yandan mutat 'tecavüzcüsü hakkında ipucu verme günleri'nin bu seneki etabını başlatıyor, bu arada jartiyerli mi, çıplak mı klip çekeceği üzerine muhabbeti ilerletiyordu... Yahu, yazarken bile kafam Mobidik gibi oldu. Bi nefes alayım, di mi?!
