Prof. Yaşar Nuri Öztürk'le Canan Öztürk'ün boşanma hikâyesi bir türlü son bulamıyor. Bu konuda okuduğum son haber şuydu: Canan Hanım'ın "Boşanmak için tek şartım benden özür dileyip ilişkisini kabul etmesi. İnkâr ettiği sürece boşanmayacağım," demiş ve eklemiş: "İnsanlar evliyken bir ilişkiye girebilir, âşık olabilir. Ancak ilişkinin arkasında durursun." Bense bu haberi okumadan birkaç saat önce, evli ama kısa bir süre önce fındık kırma sırasında eşine yakalanan bir erkek arkadaşımla konuşurken tam da bu noktaya parmağımı basıvermiştim. Arkadaşım, "Karım ille de itiraf etmemi istiyor. Gerçi her şey ortada, nesini itiraf edeceğim ama ben yine de 'Ne olursa olsun inkâr et,' düsturunu bozmuyorum. O da buna deliriyor, konu bir türlü kapanmıyor," deyince "Eh delirir tabii," dedim ben de. Çünkü kadın kısmısı aldatıldığı taktirde, her ne olursa olsun, tüm ayrıntıları özellikle erkeğin ağzından duymak ve bilgilenmek ister. O itiraf illa ki gelecek. Hani birinci ağızdan duyunca ne olacaksa artık! Ama ne yapalım, kimyamız böyle. Erkek milleti nasıl 'sonuna kadar inkâr' diyorsa biz kadınlar da 'sonuna kadar itiraf' diyoruz işte! Var mı birader?