Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Tehlikeli olmanın dayanılmaz keyfi

Şimdi azaldı mı, bilmiyorum. Eskiden köşeye sıkışan kasıntı tiplerin ağzından çok sık duyulurdu ülkemizde: "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" Yıllar önce bir milletvekili Ankara'da otomobiliyle beni Meclis'e götürürken polis tarafından durdurulunca hemen kimliğini çıkarıp göstermiş, yine de ehliyet ve ruhsat istenince çok öfkelenmiş, durumu İçişleri Bakanı'na duyuracağı gibi tehditler savurmuştu. Şunu fark etmiştim: Korkutucu olmak istiyor, karşı taraf ürkmezse hayal kırıklığına uğruyordu. O zaman ayıpladığım bu eğilimin kendi içimde de bulunduğunu geçen hafta anladım. Birçok tıp testi yaptırmam gerekti. Biri de sintigrafi dedikleri bir şeydi. Damarınıza radyoaktif sıvı akıtıyorlar; bir süre kendiniz de radyoaktif oluyorsunuz. Yakınlarıma zarar vermek istemiyorsam 24 saat boyunca onlara iki metreden fazla sokulmamamı sıkı sıkı tembih ettiler. Sokağa çıkınca yanımdan geçen insanlara göz gezdirirken keyiflendiğimin farkına varınca, hoşnutluğumun kaynağını araştırmak için bilinçaltımı yokladım. İstesem sokularak zarar verebilirdim o kişilere. Yapmamakla merhametli davranıyordum. Ne güçlü, ne iyi adamdım! Aklımdan tuhaf bir şey geçiverdi: içerlediğim insanların listesini çıkarabilir, ziyaretlerine gidip bir bir hepsini kucaklayabilirdim. Buna tenezzül etmemeye karar verdiğim için ayrıca sıvazladım sırtımı. Canlı bombaların bellerine patlayıcı sarıp sokağa çıkınca ne düşündüklerini hep merak etmişimdir. Çok somut biçimde Azrail kesilmek, kurban seçmek için kalabalıkları gözleriyle taramak onlara da müthiş bir güçlülük duygusu verir herhalde. Sanal yollardan o keyfi tatmaya çalışanlar da var. Edremit'te yaşayan normal görünüşlü bir ailenin liseli kızı meğer Münevver Karabulut faciasının kahramanı Cem Garipoğlu'nun ateşli hayranıymış. İnternetin arkadaşlık sitesinde sayfa açıp Cem rolüne çıkmış. Olayın ayrıntılarını öyle ustaca öğrenip kullanmış ki, pek çok genci inandırmış Cem olduğuna. Olumsuz laf edenlere "Münevver'i öldürdüm, seni de öldürürüm," türünden tehditler savuruyormuş. Hayli uzun sürmüş bu pek keyifli oyun. Ama sonunda Cem'in Edremit'te olduğu ihbarını alan polis bilgisayarın yerini bulup evi otomobillerle sarmış. (Her şeyden habersiz ana babanın hali gözünüzün önüne geliyor mu?) Kız bu işi niçin yaptığını soran savcıya "Herkes Münevver'i tutuyor, oysa Cem haklı," demiş. Şimdi yargılanacak. İlginç -ve korkunç- olan şu: Araştırma sırasında anlaşılmış ki internette pek çok "Cem hayranları haberleşme ve dayanışma sitesi" var. Yani sayısız gencimiz tehlikeli görünmeye bayılıyor. "Gencimiz" dedim ama, yetişkinlerimiz arasında da umacı rolü düşkünleri eksik değil. Yalnız onlar daha dolaylı yöntemlere başvurmakta. Ne demeli? Karabulut ve Garipoğlu gibi soyadları pek uygun düşmekte toplumumuzun kimi kesimlerine. Ve sonuçta galiba bedava yaşıyoruz.

KULAK ÇIKMAZI
Sürüp giden duruşma bolluğu yüzünden kanıt enflasyonu yaşanıyor yurdumuzda. Belgeler, fotolar, bantlar, kasetler masetler gırla. Bu hengâmede bir avukat müvekkilinin telefonlarının dinlenmiş olmasından yakındı, böyle şeyleri kimlerin yaptığının anlaşılması için devletten ilginç bir istekte bulundu: "Dinleyeni dinleyin." Haklı olabilir ama bu işin sonu yok. Biri de çıkıp "Dinleyeni dinleyeni dinleyin" derse? Sonra, dinleyeni dinleyeni dinleyeni dinlemek... Öyle sürüp gider. Topluca kafayı yiyebiliriz sonunda. Kimse kimseyi dinlemese olmaz mı? Normallik, yani insanların birbirlerini rahat bırakması, çok mu zor Türkiye'de?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA