Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YEŞİM TABAK

Geride kalanlar için

Nefes filminin fragmanı, klasik anlatımlı büyük bir yapımın seçmece parçaları gibi duruyordu. İnsan izleyince anlıyor; Nefes meğer o fragman için çekilmiş. Ben diyeyim güneşin batışı, siz deyin kardaki gölgeler veya hızla akıp birbirine karışan bulutlar... Karakolun dışında geçen sahnelerin manzarası, neredeyse baştan aşağı böyle. Aslında bu türden 'görkemli' görüntülerin çağrıştırdığı gibi büyük bir hikâye de anlatmıyor. Hikâyenin hatları son derece minimal: Bir komutan (Mete Horozoğlu) ve kırk askerinin, bir dağ karakolunda, Doktor adlı PKK'lının yapacağı baskını bekleyişi. Zaman zaman, komutanın telefon hattına girerek onunla küfürleşen, tehdit eden ya da Güneydoğu sorununu tartışan 'Doktor'un sesini de duyuyoruz; Çığlık serisinde özel bir cihazla konuşmasını mekanikleştiren seri katilinkine benziyor. Fazla detaya girmeyeyim; sonuçta filmin hikâyesi, tamamen askerlerin psikolojisine giren, klostrofobik ve minimal bir anlatıma son derece uygun. Fakat Levent Semerci ve ekibi, hızla akan bulutların huşu veren (ve artık baygınlık veren) ihtişamı ile askerlerin analarıyla / karılarıyla telefon konuşmalarından seri halde kesitleri tercih etmişler. Filmin başlarında bir yerde, askerlerden şöyle bahsediliyor: "Onları neden fark etmediğinizi anlamazlar." Bana kalırsa bu oğlanları Nefes de fark etmemiş; hatta onları bir kez daha anonimleştirmiş. Birinin sevdiği kızı mahalledeki bakkala kaptırmak üzere olduğu, diğerinin şişman / komik bir şair olduğu dışında, hiçbir şey bilmiyoruz haklarında. Film, hikâyesindeki kişileri anlatırken yaratamadığı duygusal atmosferi, televizyon haberlerinin bile kolayca dramatik bir etki çıkarabildiği "geride kalan sevgililer, anneler" edebiyatıyla yaratmaya çalışıyor. Bankaların veya büyük gazetelerin tercih ettiği türde uzun bir reklamın çok daha uzun versiyonunu izler gibi oluyorsunuz. Modern bir bankacı kızımızın, torunlarıyla yaşlı bir dedenin, güleryüzlü bir mühendisin sırayla gösterildiği reklamlar. Bu kısa 'TV filmleri'ne "Bazen güldük, bazen ağladık" gibi cümleler kuran bir dış ses eşlik eder: "Kimimiz sporcu... kimimiz sanatçı..."

ZORLA KAHRAMAN OLANLAR
Nefes uzun sayılabilecek bir film, 128 dakika ve bunun hayli uzun bir kısmı, bu tür reklamlarla aynı tarzı paylaşıyor. Filmde "Erkektirler... kıvırtmazlar" gibi cümlelerle, Türk askeri övülmekte. Onlara birer karakter bahşetseydi veya "koçum benim!" demek yerine üzerlerindeki 'erkeklik' baskısını gerçek anlamda eleştirseydi (biraz giriyor o konuya), çoğu kez 'zorla' kahraman olan askerlere daha çok hayrı dokunurdu. Ama zaten sonunda da dendiği gibi, bu film, "geride kalanlar için..." İnsanların sinemaya gelip gözleri dolarak yakınlarının ölümünü hayal etmeleri için. Filmin duygusal amacı bu. Politik amacı, şimdilerde Hollywood filmlerinde bile görülmeyen şekilde 'koyu milliyetçi'. Seyirciye aksiyon izletmek gibi bir amacı ise bulunmamakta. Birileri vuruluyor, birtakım bombalar patlıyor ama aksiyonun herhangi bir mizanseni yok. Ne 'Doktor'un ne de komutanın birbirleriyle mücadele taktikleri hakkında bir detay veriliyor. Tabii gerek de yok. Nasılsa Atatürk büstü var, bayrak var, dağlar var. Çek şöyle, güzel çıksın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA