Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Mevcut sistem kavgaya gebe

Çok temel bir soru: Ağustos ayında Köşk'e çıkacak olan kişi "Cumhurbaşkanı" mı olacak, "Başkan" mı?
Böyle bir sorunun ortaya atılmasının en önemli nedeni, müstakbel "Köşk sakininin" Halk tarafından seçilecek olması.
Birçok değişiklik yapılmış olmasına rağmen, 1982 Anayasası hâlâ yürürlükte.
Bu Anayasa'nın yaptığı kurguya göre, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin, (eğer varsa) partisiyle resmi bir bağı kalmıyor. Mesela parti üyeliği iptal ediliyor. Partiler üstü bir konum kazanıyor.
Eski Cumhurbaşkanı, Meclis ile Askeriye arasındaki güç dengesine göre seçiliyordu. Yeni Cumhurbaşkanı ise partilerin önerisiyle Halk tarafından seçilecek.
Aslında devreye halkın girmesi, 1982 Anayasası'nın mantığına, kurmaya çalıştığı devlet yapılanmasına ve işleyişine uygun değil.
Çünkü halk, farklı siyasetler arasında tercih yapar. Daha iyi yöneteceğine inandığı kişilere veya partilere oy verir.
Halbuki şu sıralar çok tuhaf bir durumun içindeyiz: 1982 Anayasasına göre "icra yetkisi olmayan" bir kişiyi, neye göre, hangi kritere başvurarak seçeceğiz?
Sorunu bir örnekle anlatmaya çalışayım... CHP ile MHP'nin adayı belli gibi: Ekmeleddin İhsanoğlu... AK Parti'nin adayı da Tayyip Erdoğan olursa...
O zaman seçim yapmak daha kolay: Çünkü Tayyip Erdoğan'ın kişiliğini ve siyasi hedeflerini biliyoruz. Fevkalade hareketli, icraatçı, ayrıca Başkan olmak istediğini de apaçık söyleyen bir kişi...
Ekmel Bey ise daha sakin, dengeci, gerilimden kaçınan bir portre çiziyor.
Yani halk, neredeyse taban tabana zıt mizaçlara sahip bu iki insan arasında kolayca tercih yapabilir.
Ama bir dakika!
Diyelim ki Başbakan Erdoğan, Köşk yarışına girmeyi 2019'a erteledi. Ve onun yerine AK Partililer tekrar Abdullah Gül'ü önerdiler.
Bu durumda ne olacak? Birbirlerini andıran bu iki sima arasından hangisi, niye tercih edilecek? Dahası: Böyle bir durumda Köşk yarışı nasıl yapılacak? Adaylar halka farklı olarak hangi vaatlerde bulunacak?
Çankaya'nın denge makamı olduğu söylenir. "Beni seçin, çünkü çok dengeci olacağım" mı diyecekler?
Daha da acayibi şu:
Farz edin ki bir mucize oldu ve Çankaya'ya Ekmel Bey seçildi. Ben öyle davranacağına hiç ihtimal vermiyorum ama... Diyelim ki "Ben artık Bakanlar Kurulu toplantılarına gireceğim" derse, ne olacak? Hem unutmayın ki hem CHP, hem de MHP ondan "aktif" davranmasını bekliyor.
Kimse "Senin ne işin var burada" diyemez... Çünkü mevcut Anayasa'ya göre, Cumhurbaşkanı Yürütme erkinin başı ve Bakanlar Kuruluna başkanlık etme yetkisi mevcut. Ayrıca, halkın yüzde 50'sinden fazlasının desteğine sahip olacak. (AK Parti'den, yani Hükümetten daha fazla!)
Gördüğünüz gibi gayet çelişkili bir durumla karşı karşıyayız. Eğer Gül, İhsanoğlu veya onlara benzeyen bir kişi seçilirse, bu çelişki 5 yıl daha buzdolabına kaldırılmış olacak.
Erdoğan seçilirse, Türkiye, Başkanlık sistemine doğru ilerleyecek. Mizacı Erdoğan'a benzeyen ama siyaseten zıt fikirli birisi seçildiğinde ise... Kavga çıkacak!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA