Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Sıfatını siz uydurun

Marcello Mastroianni ile Catherine Deneuve'ün oynadıkları kırk yıllık bir filmdir: "Hep Başkalarının Başına Gelir"...
Çocuğu ölen bir çifti anlatır. Bahtsız karıkoca, hiç konduramamış oldukları bu facianın kendi başlarına da geldiğini görünce deliye dönerler.
Oysa bu gibi durumlarda ve de aslında her durumda, "milli piyango bayii mantığı" daha gerçekçidir: Size de çıkabilir!
Bundan beş yıl kadar önce, Türkiye'de bir "iç savaş" çıkmasını bekleyenler vardı. Hiç de öyle bir ortam yoktu ama onlar özlüyorlardı.
"Tayyip'ten" başka türlü kurtulamayacaklarını düşünüyorlardı.
Bazıları da iç savaştan umutlarını kesmişler, "ekonomik kriz" bekliyorlardı. Bugün de bekliyorlar.
Başbakanın "teğet geçti" lafıyla alay ediyorlar, krizin teğet geçmesini değil dibimizde patlamasını istiyorlardı.
Hükümetin başka türlü değişeceği yoktu...
Bu ahmaklık ya da alçaklık yarışında, bu fakirin ilgisini çeken, olmayacak dualara amin denilmesi değil, felaketin ille başkalarının başına geleceği avuntusudur.
İç savaş özleyen, onu İkinci Dünya Savaşı'nda geçen bir film gibi uzaktan, rahat koltuğunda izleyeceğini sanır. Patlamış mısırla birlikte film bitecek, Almanya (AKP!) yenilecektir.
Bu zavallı, iç savaşta çok büyük bir ihtimalle kendisinin de öleceğini aklına bile getirmez.
Ya da çocuğu ölecektir, onu hiç mi hiç düşünmez.
İç savaş çıkacaktır ama kendisi çarpışmayacaktır, izleyecektir! Hem nasıl olsa "onunkiler" kazanmayacak mıdır?
Otuz yıldır yaşadığımız "düşük yoğunluklu yerel iç savaşta" her iki taraftan da ölüp giden binlerce çocuk, gene televizyonda seyrettiği bir magazin programının figüranlarıdır...
"Uluslararası sermayenin gücünü yitirmesini" ve Türkiye'den elini eteğini çekmesini bekleyen memurlar da, ekonomi altüst olunca abad olacaklarını sanırlar.
Sermaye batacak, yerine emek de yükselmeyecek, ama onların üç otuz maaşları ve ayrıcalıkları ilelebet payidar kalacaktır.
Yabancı sermaye yerli sermayeyle birlikte elele kaçacak, işyerleri kapanacak, köşe başlarında çorba kuyrukları uzayıp gidecek, para paçavra olacak, ama onların parası ceplerinde kalacaktır. Hiç değer yitirmeden, satın alma gücü yerlere düşmeden!
Maaş devlettendir ve de garantidir, yani hayatlarında hiç "işsiz kalma ve iş arama" sorunları olmamıştır ya, cahil halk isterse gebersin.
Herkes batacak, onlar çıkacaklardır.
Oysa, "bana bir şey olmaz" mantığı son derece alaturkadır ve Batılılaşma devrimine de hiç mi hiç uymamaktadır!
Eh, "dövizlerimiz ziyan oluyor" diye yatırımdan kaçınan bir zümreden de başka şey beklenemez. Ağababaları "enflasyon kelimesini başbakan olduktan sonra ilk defa duydum" diye itiraf ettiğine göre...
Bunlardan bir tanesi, dış borç ödemelerine de şöyle bir formül önermişti: "Dolar dediğin nedir? Yeşil bir kâğıt parçası... Basarız basarız gider!"
Yanlışlıkla değil, özellikle "tane" dedim... İnsanlar için değil, nesneler için kullanılan bir kelimedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA