Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bu filmi ilk defa görüyor gibi heyecanlıyız...

Defalarca izleyip her seferinde de aynı filmin sonu değişmediği için şaşırdığımız herhalde olmuştur.
Siyasal yaşamımızdaki tekrarları başka türlü böylesine heyecanla izlemezdik ki.
Zaten "Temel" gökten inmiş bir kişilik simgesi değil ki.
O da bizden biri neticede...
Temel de aynı filmi her seansta izliyormuş.
Sormuşlar neden böyle yaptığını, o da anlatmış.
- Filmin bir yerinde bir kadın plajda soyunup mayosunu giyecekken bir tren gelip geçiyor. Kadını çıplak göremiyorum. Bu tren bir seferinde mutlaka rötar yapacaktır diye her oynatılışında gidiyorum bu filme.
Siyaset filminin bugünlerdeki konusu Anayasa değişikliği değil mi?
Daha önce "Kürt Açılımı"ydı, sonra "Ermeni Açılımı", arkasından "Alevi Açılımı" ve "Roman Açılımı" gelmedi mi?
Daha daha önce de "Avrupa Birliği'ne üyelik Açılımı" yok muydu?
Bütün bu açılımlarda bizim Gaziantep ağzının "Adamın ağzını büzmesinden Ömer diyeceği belliydi" özdeyişinin doğrulanmasından başka ne sonuç elde ettik.
Konu ne olursa olsun iktidardaki parti ne dediyse muhalefetteki partiler "Hayır" demediler mi?

Herkes Ömer diyor "
Oynayıp, şarkı söyleyerek Roman Açılımı olmaz"
bile demediler mi?
Roman açılımı Şopen'in bir prelüdü ile yapılsa daha mı uygun kaçardı sanki?
Siyasetteki her aktörün herhangi bir konuda ne söyleyeceği önceden belli değil mi?
Tabii bu süreçte beklenmeyen, sürpriz yaratan durumlar az da olsalar var.
Mesela Başbakan Erdoğan'ın genel çizgisinin dışına çıkan öfkeli ve otoriter-şoven eğilimli tepkileri senaryonun bütünlüğünü bozuyor.
Bir de yargının veya askerlerin siyasetçi rolünde filme katılıp, muhalefetle birlikte "Hayır, olamaz" diye tempo tutmaları şaşırtıcı oluyor.
Ama bu filmdeki roller ezelden ebede böyle dağıtılmış neticede.
Tek partiden çok partiye geçiş, askeri darbeler, yeni anayasalar, reformlar falan sadece birer virgül değil mi?
Oldum olası bütün büzülmüş ağızların sahipleri hep "Ömer" demediler mi?
Veya İttihatçılığı çok benimsemeseydik Osmanlı'dan Cumhuriyet'e taşır mıydık?
Yahut muhalefetteyken hoşgörü ve diyalog şarkıları söyleyenlerin sonra neler yaptıklarını da görmedik mi?
Köyden kente göçüp para kazanan ve bir apartman katına yerleşen adamın hikâyesini daha önce anlatmıştım.

Ahmet'in ettiği

Nasıl başarılı olduğunu göstermek için köydeki yeğeni Ahmet'i kente, bir geceliğine yatıya davet etmiş bu adam.
Ahmet için gece oturma odasına döşek sermişler.
Ahmet'in midesi bozulmuş. Gece yarısı döşekten karın ağrıları ile kalkmış.
Tuvaletin yerini bilmediği ve ev sakinlerini uyandırıp soracak kadar vakti de olmadığı için, oturma odasındaki büyük saksıda duran kaktüsü köküyle kaldırmış.
İhtiyacını saksıya gidermiş.
Ertesi gün de köyüne dönmüş Ahmet.
Aradan iki ay geçtikten sonra Amcasından bir telgraf gelmiş Ahmet'e...
- Oğlum Ahmet stop Nereye ettinse acele telle stop Üç ev değiştirdik stop Kokunun kaynağını bulamadık stop Amcan...
Telgrafta bunlar yazılıymış.
Acaba böyle bir telgrafı bir sonsuz geçmişteki hangi yapımcımıza göndersek?
- Ey ulu kişi stop Rejimleri, asırları, iklimleri değiştirdik stop Siyaseti evet-hayır oyunu olmaktan çıkartamadık stop Nereye ne ettinse acele telle Stop Ömer.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA