Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kader size sadece limon vermişse limonata yapmayı deneyin

Her olup biteni "Kaderdir" diyerek kabullenmek özellikle siyasette asla yeri olmaması gereken bir davranıştır.
Tabii ki değiştirmeniz mümkün olmayan etkenler siyasette de, bireysel yaşamda da vardır. Örneğin yaşadığınız coğrafya bir anlamda kaderinizdir de... Ama bilinçli insanlar ve toplumlar en elverişsiz coğrafyalarda bile, kaderlerinin yönünü olumluya çevirecek kararlar alabilirler.
Akıllı adamlar "Kader size sadece limon veriyorsa, bundan limonata yapmayı denemelisiniz" demezler mi?
Özellikle siyasette kaderin insanların aldığı kararlara bağlı olarak belirlendiği olmayana ergi metodu uygulanarak daha kolay anlaşılır.
-İttihat Terakki iktidarı 1'inci Dünya Savaşı'na Almanya yanında değil de İngiltere ile müttefik olarak girseydi, Osmanlı'nın yerine Cumhuriyet kurulur muydu?

Sayısız örnek vardır
- Japonya Pearl Harbour baskını ile Amerika'ya savaş açtığında Hitler Almanya'sı Japonya'ya savaş ilan etseydi, Avrupa cephesinde durum farklı olmaz mıydı?
- Demokrat Parti iktidarı 1959'da erken seçim kararı alsaydı 27 Mayıs 1960 darbesi olur muydu?
- Demirel ve Ecevit 1980'de uzlaşıp bir Cumhurbaşkanı seçseler ve bir erken seçime kadar sürecek "AP-CHP Büyük Koalisyonu"nu kursalardı, 12 Eylül darbesi olur muydu?
- Kemal Derviş "Yeni Türkiye Partisi"ni birlikte kurdukları ortakları İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan'ı yarı yolda bırakmasaydı, AK Parti 2002 seçimlerinde tek başına iktidar olabilir miydi?
"Olanla öleni geri getirmek mümkün değildir" derseniz geriye sadece kadere inanmak alternatifi kalır önünüzde.
Bugüne gelirsek...

Ak Parti iktidarı kader mi?
- Önümüzdeki seçimleri de AK Parti'nin kazanacağını muhalefet partileri de bir nevi kader olarak kabul etmiyorlar mı?

Ve bu kadere güvenen AK Parti iktidarı ve Başbakan Erdoğan da, siyasi koşullar değişmiş olsa bile önceden belirlenmiş rotalarında hiç değişiklik yasmak gereğini düşünmüyorlar.
Muhalefet partileri toplumun belirli kesimlerindeki hoşnutsuzlukların giderilebileceği somut çözümleri programlasalar. AK Parti'nin gerçekleştirdiği icraatın daha kapsamlısını daha kısa sürede gerçekleştireceklerine toplumu inandırsalar... Ve siyaseti Başbakan Erdoğan'a laf yetiştirmekten öteye boyutlara taşıyabilselerdi...
Önümüzdeki seçimlerde onlar da kendilerini "Hizmet Yarışı"nın rekabetçi partileri olarak seçmene kabul ettirirlerdi.

Koşullar değişti ama...
AK Parti ise "Başkanlık Sistemi"nin geleceğine dönük olarak çizdiği rotada ısrar hatasını sürdürmüyor mu? Oysa Anayasa'nın bu kapsamda değiştirilmesi şimdilik mümkün değil. Bu ancak yeni bir genel seçimle TBMM'deki çoğunluklarını güçlendirerek yapılabilir. Ama AK Parti'nin bir erken genel seçimi yerel seçimlerle birlikte yapmaya dönük eğilimi de yok.
Bu arada AK parti tüzüğündeki ve gelecek hesap edilmeden belirlenmiş "Üç dönem" şartının bu partinin TBMM Grubu'nda yarattığı huzursuzluk da görmezden geliniyor. Sanki bu üç döner şartı Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri gibi korunmuyor mu?
Sonuçta siyasetin geleceği akılcı kararlara değil, kadere terk edilmiş durumda gibi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA