Bursaspor ile oynanan ilk kupa maçı sonrasında yazdım. Maraton üst tribüne, normal güvenliğin haricinde, eski bir Galatasaraylı yöneticiye ait olan özel bir firmadan 100-150 kişi gelmiş, kontrolü sağlamakla görevlendirilmişti. Bazıları resmi giyimliydi, bazıları ise değil.
Bu ekstra önlemin amacı, Maraton üst tribünde kombine alan Genç Fenerbahçelileri kontrolde tutmaktı. Ama işler hemen her maçta, amacından saptı.
Bu tip yapılanmanın çok kötü olaylara gebe olduğunu belirtip, kendimizce uyarımızı yapmamıza rağmen, tribünlerde bıçaklı insanların kavgasını sanki canlı yayın gibi seyretmeye başladık.
Sonradan anlıyoruz ki bu kavgalar, yine bu iki grup arasında çıkıyor.
Bir kulüp başkanı ile bir taraftar grubunun böylesine bir mücadele içine girmesi anlaşılır gibi değil. Kulübün önemli bir gelir kapısı olan ve en büyük geliri elde ettiği koltukların değerini korumaya çalışması başkanın doğru kararıydı. Avrupa'da da durum böyle. Kale arkaları fanatik grupların merkezidir. Kavganın veya aşırı heyecanın olduğu bölgelere aileler gelmez, koltuklar eskisi gibi değerli olmaz, kulüp zarar görür.
Ama Genç Fenerbahçeliler de inat ettiler. İnönü ve Ali Sami Yen kapalılarını örnek gösteriyorlardı. Halbuki doğru örnek kendi yönetimlerinin yaptığıydı.
Aziz Başkan'ın Migros kale arkasından kombine satışı yaptırmaması nedeniyle, bir rövanş aradılar. Böylece bu anlaşılmaz mücadele başladı.
Söylenen sözlere, verilen demeçlere baktığımızda dünya kulübü elbisesini giyen bir yapılanmaya hiç yakışmıyor. Genç Fenerbahçelileri kuran ve yol veren Başkan Aziz Yıldırım'dı. Şimdi istemeyen yine o...
Bu gerilim için çok farklı yorumlar da yapacağız. Biraz geçmişe gidersek, hiç kimsenin temiz olmadığını göreceğiz. Ama Fenerbahçe'de kimse başkan ile kavga edemez. Başkan da her Fenerbahçeli'ye sahip çıkar, sevmese bile saygı gösterir. Lütfen herkes geçmişinin getirdiği değerlere sahip çıksın.