Öne geçtiğin maçı kaybediyorsan eğer...
Rakip takımın tek santraforuna, üstelik yerleşmiş haldeyken üç gol attırıyorsan eğer...
Eğer sıradanları takımda oynatmaya, bunların sorumsuzluklarını seyretmeye devam ediyorsan... Mazeretlerin esiri olmuşsan eğer... Oyuncunu daha iyiye zorlayamıyorsan... Bir değil, üç santrafor daha alsan ne olur? Sen de sıradansındır...

Kaç haftadır iyi değil Fenerbahçe takımı. Daha üç gün önce Mersin haddini bildiriyordu, bu sorumsuzlara.
Baroni saklanıyor toptan, Mehmet Topuz ise etkisiz eleman.
Ve Aykut hocam; hala aynı ikili ile devam ediyorsun.
Diyebilirsin ki; "Başka kim var?" Samsun'da bir şey yaparmış gibi gözüküp de, hiçbir şey yapmamayı başaranların, pazar günü Beşiktaş karşısında hırsı tavana vuracaktır emin olun. Çünkü sıraladıkları mazeretlerin, bu maç için hiç önemi yok. Bunu iyi biliyorlar. Maç sonrasında da yine aynı mahsun, kaçak, sorumsuz görüntüleri geri döner. Uzun zamandır ödemeleri yapılmıyor. Unutuyorlar; geçen sene üç aydı 11 milyon dolar prim aldılar. Hiç mi kredisi yok bu formanın. (Elbette bu sözümüz bazılarını kapsıyor. Özellikle hocalarını çok sevdiklerini sık sık tekrarlayanları)
Aykut Hoca sezon başından beri o kadar çok sorunla uğraşıyor ki, gözünün önündekini görememesine şaşmıyoruz. Transfer teklif edenlere, "önce oyuncuların parasını ödeyin" diyecek kadar fedakar ve özverili. Ama orta sahası pes etmiş durumda. Belki de şeffaf hale geldikleri için, o da göremiyor rezaleti. Peki bu takımı kendine getirecek hamle nedir? Oyunculara ödeme yapamayan yönetim mi? Yoksa takım içinde rekabeti yaratamayan, kaderciliği kabul edip, statükoya esir olan Aykut hoca mı?
Burada tek çözüm yine taraftara düşüyor... Onlar bir şey yaparsa, yürek koyarsa, el atarsa belki bazıları hangi formayı giydiklerini yeniden hatırlar...