Arabanın lastiği, tam akıl hastanesi önünde patlar. Adam, aracı zor yanaştırır ve gerisi malum; Kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker.
Ama söktüğü 4 bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer.
Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünmüyor bile.
Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar; çaresiz, kaldırıma çöker.
Olayı en başından beri akıl hastanesinin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir;
-Sen n'pıyorsun orada?
-Sorma kardeşim, lastiği değiştirirken bijonlar mazgala düştü.
-Çaresi var; diğer lastiklerden birer tane sök, 3 bijonun olur. Lastikçiye kadar götürür seni.
Adam derhal denileni yapar ve arabayı çalıştırırken deliye seslenir; "senin ne işin var orada?"
Deli cevap verir; "biz burada delilikten yatıyoruz, salaklıktan değil."
***
Doğu ve Güney Doğu için ezberimiz,
lastiği patlak adamın deliye bakışından daha nitelikli değil; "
Doğu'ya kalite, lüks yakışmaz."
Burada
nitelikli mal ve
hizmet mübadelesi yoktur,
lüks mallar satılmaz, ileri teknoloji ürünleri buraya
gitmez, Doğulu
lüks giyime para harcamaz...
***
Oysa Doğulu bunu;
talep etmezlikten değil,
parasızlıktan yapamaz.
TV ve internetin, Batı'nın
yaşam tarzını ekrana taşıma becerisi, tüketim kalıplarına "
derhal" alışmamızı temin etti. Bugün ekranda gördüğü son model
telefonu veya lüks trend
giysileri, kim talep etmez ki?
Sorun; tüketime adaptasyon kabiliyetimiz yüksek iken, bunu karşılayacak geliri oluşturamamamızdır. Çünkü
üretim, tüketimden daha
karmaşık bir süreçtir.
***
Fert başına
2500 dolarlık Türkiye'nin şartlarıyla Doğu'ya bakanların yanıldığı şudur: Fert başına gelir 10 bin doları geçtiği alanlarda, tüketimdeki öncelik, bir anda; "
ihtiyaçtan lükse" doğru kaydığını görememek.
Doğulu gençlerin şimdiye dek lüks giyinmemiş olması,
zevksizlikten değil,
parasızlıktandı.
Lastiği patlayan adamın kaçırdığı tam da bu...