Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Tedbiri kim geliştirsin?

300'e yakın can kaybettik. Soma, ülkemizi yasa boğdu, çocuklar babasız, analer evlatsız kaldı. Umulur ki bu felaketten ders çıkaralım. Geçen yıl Kozlu faciasında hayatını kaybeden 8 madencimizi yazmıştım. 2012'de; Esenyurt'ta feci şekilde yanarak 11 işçimizi de hatırlatarak, Soma'nın acısıyla şu soruyu yineliyorum; işyeri güvenliği ve denetimi, yalnızca devletin ve yasanın sorumluluğu mudur? 224 müfettiş sayısını 224 bine çıkarsak dahi, başka bir zihin yapısına geçmedikçe çalışanlarımız güvende mi olacak?
Cevabı; "Hayır..." diye vererek bunun bir zihniyet sorunu olduğunu ve Soma, Kozlu, Esenyurt dâhil, her birinin iş cinayeti diye tanımlanabileceğini savunuyorum.
Her cinayetin failleri ve maktulleri olur. İş kazalarını kurbanlara ağıt üzerinden götürme kolaycılığındaki bizler, işyeri güvenliğinde çalışanların payı olması gerçeğini ne yazık ki dile getiremiyor. Bu cinayetlerden yalnızca yasaları ve denetimsizliği sorumlu tutarak 80 yıl geçirdik ve sonuç ortada; Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü bir ülke...
İş kazaları üzerine yazdığım yazılarıma, katkıdan çok eleştiri geldi. Temelde beni, hükümeti savunarak Kozlu faciasını madencilere yüklemekle suçladılar. Konuyu kavrama kapasitemin eksikliğine varan hakaretlerin arasında yine de "acaba?" diye bir haklılık payı tanıdıklarını hissettim.
Eğer siz işyerlerini patronların "mini krallığı" gibi tarifleyip, riskleri bile bile madene giriyor iseniz, en güçlü iş güvenliği yasası dahi, kapıda kalır, işe yaramaz. Eğer siz biat kültüründe, üstelik hayatı risk altında olan siz iken, güvenlik açıklarını bile bile o işyerinde çalışıyorsanız, bilinçsiz patronun suç ortağı değil misiniz?
Madencilerin kanı üzerinden "mağdur edebiyatı" yapmak, çözüm olamıyor. İşyerlerinde oluşturduğumuz "demokrasizlik" halkası, işçilerin, madencilerin, iş güvenliği risklerine itirazı, imkânsız kılıyor. Sendikacıların yazıma verdiği tepkilerin özüne bakıyorum; maşallah her biri sorunu, kendi sorumluluk alanının dışına ötelemiş.
Söyledikleri; benim hükümet ve sermaye uşağı plaza yazarı olduğum. Ancak dayanışma aidatının en az çeyreğini işçilerin eğitimine harcamaları gerekirken bunu yapmadıkları gerçeği ortadadır. Hangi madenci riskli madene girmek ister? Hangi patron, bile bile işçisini ölüme gönderir? Sistemde bir hata var ve bunu çözmek için aklı devreye almak gerekmez mi?
Eski madenci olduğunu söyleyen bir okurum şöyle yazmış; "madenci gerekli önlemler alınmayınca çalışmayı reddedecek, işler düzelecek öyle mi? Yahu kapıda daha düşük ücretle aynı işi yapacak 100 kişi bekliyorsa hangi delikanlı dediğinizi yapacak?"
Cevabım şu; eğer çalışan bunu yapamıyorsa, sendika eğitmiyorsa, devlet yetkin denetim yapamıyorsa, "mühendisinden işçisine kadar herkes (Bana bir şey olmaz) mantığı ile çalışıyorsa" daha çok görürüz bu tip kitle iş cinayetlerini...
Yineliyorum; Soma'da 300'e yakın can, her gün 172 iş kazasında 4 işçi ölüp 6'sı iş görmez hale geliyorsa, yasa kadar bizlerin de kendi "güvenlik hakkımızı" savunmamız, bunu sağlamayan patronları buna zorlamamız şart. En güçlü yasa dahi, onu savunmayan insan yoksa iş facialarını önleyemeyecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA