Beşiktaş-İstanbul BSB maçında ikinci yarının başlarında üzerinde durulması gereken futbol adına öyle güzel öyle şık enstantane var ki.. Misafir takımın oyuncularının oyunu soğutmaya, bunun için de yerde kalma sürelerini uzattığı dakikalar... Tribünlerin ateşlendiği, hakem Hüseyin Göçek'in "Merak etmeyin kronometre var" dediği anlar. Doka, Necip'le omuz omuza ilerlediği sol kanatta nefesi kesilince yerde kalıyor. İleri giden topun arkasından baktıktan sonra sakat numarasıyla istirahate çekiliyor! Oyun devam ederken rakibini sakat zanneden ve bu görüntüsünden rahatsız olan Mustafa Pektemek topu taca atıyor. Rakibinin centilmenlik dışı hareketine centilmence cevap veriyor. 0-0 giden maçta tribünlerin tepkisini alma pahasına inandığını yapıyor. Ortaya bir duruş, bir karakter koyuyor. Bu hareketinin ödülünü 70'de kornerden gelen topu karambolde filelere bırakarak aldığını düşünüyorum. Golde o mu topa vuruyor, top mu ona çarpıyor? Tam net değil ama net olan oyundan çıkarken bir sürü top kaybına, dağınık futboluna rağmen Mustafa Pektemek'i binler alkışladı... Bizce de alkışı hak etti.

GEREKSİZ YERE ZAMAN ÇALMA

Daha önceki maçların aksine Ernst, Necip, Fernandes ve Veli'de gereksiz ileri çıkışlar ve organize olmadan yapılan koşulara şahit olduk. Orta sahada genel bir dağınıklık vardı ve gereğinden fazla uzun paslar ve doldur boşaltlar izledik.
İlk yarı gerek futbolda gerek Holmen ve Almeida'nın net pozisyonlarıyla eşitlik vardı. Can Arat'ın Ernst'i sarmalayarak düşürmesine penaltı verilse dengeler değişebilirdi.
İstanbul BŞB'li oyuncular ikinci devre gereksiz ve can sıkıcı profesyonellik (!) içine girdiler. Beşiktaş'ın 1-0'ı bulduktan sonra yaptıkları hamle son dakikalarda buldukları beraberlik golü sahada daha iyisini yapabileceklerinin ispatıydı.
Bu beraberlik ve oyun bir şeyi gösterdi. Beşiktaş'ın İnönü maçları deplasman maçlarına göre daha sıkıntılı geçebilir. Bunun olmaması için orta sahanın daha dengeli oynaması gerekir.