Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Suriye

Libya'daki kriz, petrol fiyatları derken yanı başımızda Suriye, geleceği epeydir belli olan bir toplumsal ayaklanma ile karşı karşıya kaldı. Bu ayaklanmaya Suriye yönetiminin verdiği son derece sert tepki, aslında rejimin kendisini değiştirip değiştiremeyeceğini göstermesi açısından da önem taşıyor.
Suriye, Hafız Esad'ın ölümünden sonra, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek ve bir anlamda, "normalizasyon" sürecini Türkiye üzerinden götürmek gibi bir şansa sahip oldu. 1998'de, Öcalan ve PKK yüzünden neredeyse sıcak savaşın eşiğine gelen iki ülke, bu tarihten itibaren adım adım istişare olanakları aradılar ve buldular.

Suriye'nin siyasi değişimi

Türkiye ile Suriye arasındaki yumuşama süreci, Suriye'deki rejimin gerçek hâkimi olan Hafız Esad döneminde gerçekleşti. Bu nedenle de sağlam bir siyaset değişikliği olarak Suriye rejimi tarafından benimsendi. Hafız Esad, 1998'de giderek yalnızlaşan rejimini başka ufuklara taşımaya karar vermişti. Bunun için ilk olarak Hama katliamının mimarı olarak bilinen, sürgündeki genç kardeşi Rıfat Esad'ı başkan yardımcılığından azletti. Akabinde Öcalan'ı sınır dışı etti ve Türkiye ile olan daima gergin ilişkileri normalleştirmeye soyundu.
2000'de öldüğünde, Suriye rejimi bu yeni siyasi yöne doğru tavır almıştı. Oğlu Beşar iktidara geçtiğinde, bir anlamda Suriye'nin yeni siyasi çizgisini hazırlanmış ve uygulanmaya bekler halde buldu. Rejimin temel unsurları olan silahlı kuvvetler, muhaberat örgütleri ve parti komiteleri, Baas yetkilileri neredeyse hiç ciddi bir değişiklik olmaksızın görevlerini sürdürdüler. Beşar Esad ve genç eşi, gayet modern bir görüntü vermekteydiler, ayrıca yeni açılım üslubu da, kamuoyunda çok ciddi umutlar uyandırmaktaydı.
Suriye, bu değişim görüntüsünden hiç kazanmadıysa bir on yıl süre kazandı. Önce 2000'de, sonra da 2005'te Beşar Esad kendi toplumuna "reform" sözü verdi. Bu reformlar hiçbir zaman hayata geçirilmedi. Suriye'deki rejim, vitrini değişmiş biçimde, eski kadrolar ve eski adetlerini sürdürerek yaşantısına devam etti. Her totaliter rejim gibi, zaman içinde, tam olarak fark etmese bile halkından da koptu.

Türkiye ile ilişkiler

Türkiye'nin "sıfır sorun" yaklaşımı çerçevesinde en rahat işbirliği yaptığı ülkelerin başında Suriye geldi. Aslına bakılırsa dış politikada Suriye'nin dışa açılma ve yeni ufuklar oluşturma süreci, Türkiye'nin Ortadoğu'da aktif bir siyaset sürdürme politikasıyla aynı döneme rast geldi. Bu nedenle de ilişkiler son derece hızlı biçimde gelişti.
1998'de sıcak savaş tehlikesini güçlükle atlatmış iki ülke, 2010'da serbest ticaret anlaşması imzalamış ve vizesiz seyahat kararı alabilmiş, son derece ciddi bir ekonomik ve sosyal entegrasyona temel atmış hale gelebildiler. Bu hızlı ve kapsamlı gelişim, Suriye'nin muhtemelen en hassas olduğu "İsrail'le ilişkiler" alanında kendisini en açık biçimde gösterdi. Türkiye, İsrail ordusunun Gazze operasyonuna kadar, Suriye ile İsrail arasındaki dolaylı görüşmelerde arabuluculuk işlevini üstlenebildi.
Suriye rejimi, Türkiye ile gelişmekte olan ilişkilerine bakarak, çok daha geniş zamana yayılmış bir demokratik normalizasyon süreci yaşayacağını hayal etmiş olabilir. Kökeni ve ideolojisi her ne olursa olsun, hiçbir totaliter ya da otoriter rejim, demokratik bir sürece kendi isteğiyle geçmez. Bu tür bir değişim, ya çaresizlikten, ya da dış ve iç dinamiklerin birleşerek rejimi alaşağı etmesinden sonra gerçekleşebilir.
Suriye'de de öyle mi olacak? Beşar Esad, reformlar ve uygulamaları için çok geç kaldı. Toplumsal ayaklanma başladıktan sonra, artık bir anlamı kalmamış olağanüstü hal uygulamasını kaldırmak ya da gerçek bir gücü bulunmayan hükümeti değiştirmek gibi önlemler, halk yığınlarını ilgilendirmiyor. Kamuoyu, çok daha derin, çok daha kapsamlı açılımlar bekliyor. Esad rejimi, bunları verebilecek kadar kendine güvenemiyor, kolay kolay devrilecek kadar da zayıf değil. Önümüzdeki süreç, Suriye için iyi gelişmeler göstermiyor. Türk dış siyaseti, nerede ise tek başına bu çok zor dönemi iyi yönetmek zorunda kalacak. Başbakan özel temsilcileri, Şam'da belki uluslararası camianın Suriye rejimine tanıdığı son şansı temsil ediyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA