Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Hayat devam edecek...

Latincede "septimana horribilis" diye tanımlanır, felaketlerle dolu bir haftayı anlatmak için bu terim kullanılır. Geçtiğimiz hafta, Türkiye için gerçekten hepimizi çok derinden yaralayan acı dolu bir hafta oldu. Yaşanan bütün felaketler rağmen hayat devam edecek, ama yaralar çok taze... Bu nedenle daha uzun vadeli bir konuyu kaleme almak istedim.
Türkiye- AB ilişkilerinde, ABD'nin Türkiye'ye 1960'lardan bu yana sağladığı sürekli destek, kamuoyunda az bilinen ve tartışılmayan bir konu oldu ama ABD, çok belirgin olmasa da bu desteğini ve yönlendirmesini hep sürdürüyor. ABD Temsilciler Kongresi araştırma kuruluşu olan Congressional Research Service, Vincente Morelli'nin hazırladığı önemli bir raporu bir ay kadar önce açıkladı.
Rapor, dikkatli biçimde, Türkiye'nin AB ile olan üyelik müzakerelerini, çıkan sorunların nasıl ele alındığını inceliyor. Bu konuda yapılan her incelemede olduğu gibi bu rapor da, temel sorunun Türkiye-AB müzakereleri başlarken yapılmış olan yanlış kurgudan kaynaklandığının üzerinde duruyor. Rapora göre dengesizlik, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'a gümrük birliği kolaylıklarının sağlanması konusunda AB'nin hukuki tezinde ısrarı... Karşılığında Türkiye'nin, KKTC için sağlanması öngörülen kolaylıkları aynı sağlamlıkta bir hukuki teze bağladığını AB'nin kabul etmemesi...
Morelli, raporunda Türkiye'nin yaklaşık beş yıl boyunca önemli adımlar attığından bahsediyor; ancak bu aşamadan itibaren, Güney Kıbrıs ile Türkiye arasında giderek artan bir sertleşme yaşandığını söylüyor. AB'nin de, bir üye devlete sahip çıkma mecburiyeti nedeniyle, Türkiye'nin tepkisinden giderek daha fazla rahatsız olduğunu dile getiriyor.

ABD'nin tavrı

Türkiye'nin üyeliğinin ABD tarafından desteklenmesinin ise, AB'deki kimi hükümetler ve Avrupa Komisyonu nezdinden rahatsızlık yarattığından, AB yetkililerinin Türkiye'nin üyeliğine, ABD gibi jeopolitik, savunma ve strateji penceresinden bakmadıklarından söz ediyor. Bunun karşısında ABD'nin ise, NATO'da bu denli başarılı çalışan Türkiye'nin, AB üyeliğini de rahatlıkla üstleneceği görüşünde olduğunu söylüyor.
Son dönemde, ABD Temsilciler Meclisi'nde, Türkiye'nin İsrail ve Kıbrıs konusundaki tutumu yüzünden Kongre üyelerinden eskisi kadar samimi bir destek alamadığından bahseden Morelli, gene de İran, Suriye gibi konularda sağlam ve güvenilir müttefik tavrı itibarıyla, Türkiye'nin önemli bir desteğe sahip olmayı sürdürdüğünü belirtiyor.
Rapordan temel olarak anlaşılması gereken unsur, ABD yönetimi ve meclisinin, Türkiye ile AB arasındaki teknik müzakerelerde bir arabulucu gibi çalışmak istemediği, ancak süreci takip ettiği ve gerekli noktalarda devreye girdiği... Çok ilginç bir husus, Güney Kıbrıs'ın Rusya ile olan ve giderek derinleşen ilişkilerinden ABD'nin hazırladığı raporlarda bahsedilmemesi... Bu konu şimdilik gündeme getirilmek istenmiyor, tabii bu ne kadar sürdürülebilecekse...
İkinci önemli unsur, "Pozitif Gündem" sistemine verilen önem... ABD'de hazırlanan rapor, bu sistemin iyi işlemesi sayesinde her iki tarafın da çok daha ciddi bir işbirliği altyapısını sürdürebilecekleri, siyasi irade konusunda da bir nebze rahatlanacağı görüşünde odaklanıyor. Bugün itibarıyla ilgili hiçbir taraf, Türkiye ile AB'nin ortak gelecekleri açısından kesin bir seçim yapmasını istemiyor. Bu dönemde, ilişkilerin daha fazla sertleşmeye gitmeyeceği bir atmosferin oluşması, hem AB, hem de ABD'nin ortak hedefi gibi duruyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AB Bakanı Egemen Bağış'ın biçimlendirdikleri Türkiye'nin AB politikası da, bu konjonktürü doğru algılayarak, tepkisel değil yapıcı biçimde yürütülüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA