Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Angela Merkel

Federal Almanya'da eylülde parlamento seçimleri yapılacak. Bu seçimlerden sonra, nasıl bir iktidar ortaya çıkacağını kestirmek zor. Ancak şimdiden, tek bir adayın bu seçimleri diğer rakiplerine nazaran çok daha rahat kazanacağını söylemek mümkün: bu aday, Angela Merkel. Başkanı olduğu CDU Hıristiyan Demokratik Birlik, Bavyera eyaletinin partisi olan CSU ile birlikte, oyların yüzde kırkı civarında bir performansa imza atacaklarını gösteriyor. Bugünkü koalisyon ortağı merkez parti FDP, yüzde 5 barajının altında kalırsa, Merkel'in şimdiki hükümeti sürdürmesi kolay olmayacak. Ne var ki, Alman seçmeninin yüzde yetmişinden fazlasının, Merkel'in siyasetini desteklediği kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkıyor. Merkel'i yerinden edebilecek alternatif başbakan adayı, bugün itibarıyla Alman politikasında ortaya çıkmış değil.
Sorun, Merkel'in Alman seçimlerini kazanmasında yatmıyor. Hangi koalisyonla olursa olsun, kendisini üçüncü bir dönem için başbakan göreceğimiz neredeyse kesin. Ancak sorun, II. Dünya Savaşı'ndan sonra, diğer ülkeler nezdinde görüntüsünü normale çevirmek için inanılmaz bir uğraş vermiş olan Almanya'nın, giderek AB ülkeleri nezdinde son derece olumsuz bir görüntü edinmiş olmasında yatıyor.
Merkel Euro krizi sonrasında, temel olarak Alman seçmeninin itiraz etmeyeceği bir politika oluşturdu. Euro krizi için kesenin ağızını açmak zorunda kalan Almanya'nın, kendi seçmenine bunu kabul ettirmesi gerekiyordu. Bunda da başarılı oldu. Ne var ki, derin bir sosyal ve ekonomik durağanlığa itilen Güney Avrupa ülkeleri halkları, Alman seçmenini memnun eden kemer sıkma politikalarından hiç memnun kalmadı. Yunan seçmenlerinin yüzde sekseni, İspanyol kamuoyunun yüzde altmışı Merkel'in politikalarından son derece memnuniyetsiz görünüyor. Bu gelişmeler, Merkel'i "daha fazla istihdam" kavramına odaklanan yeni bir üslup kullanmaya itti. Bugüne dek, "vizyoner" bir lider değil, taktik anlamda çok becerikli bir siyasetçi olarak bilinen Merkel, bu siyasetini 22 Eylül seçimlerinden sonra sürdürebilecek gibi gözükmüyor. Basına sızan haberlerden anlaşılabildiği kadar, üçüncü dönemin sonunda siyaseti bırakmayı da hedeflediği konuşuluyor. Daima seçim tarihlerini temel alarak politika yapmış bir siyasetçi olarak, seçim hedefleriyle kısıtlı olmayan bir dönemde, manevra alanının daha genişleyebileceği düşünülebilir.
Şansölye Merkel'in bugüne dek halk içinde telaffuz etmediği iki önemli husus var. Birincisi, hiçbir zaman Fransa'nın ekonomik durumunu eleştirmedi, ikincisi, hiçbir zaman Türkiye'nin bir gün AB üyesi olacağını söylemedi. Bu dönem, hem AB'nin 27 ülkesini memnun edecek bir "AB vizyonu" oluşturması, kamu harcamalarından taviz vermesi, Almanya'nın daha fazla tüketime yönelmesi gibi alanlarda ödün vermesi muhtemel gözüküyor. Bu politikayı SPD ile oluşturabileceği bir "büyük koalisyon" ile çok daha iyi yürütebilir. Alman siyasetinde Türkiye'nin üyeliğine sürekli "nein" diyen Hıristiyan Demokrat anlayışın değişmesi de büyük ihtimalle gündeme gelecektir. Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve demokratik performansının önümüzdeki iki yıl için önemi büsbütün belirginleşiyor. Almanya'da oluşması muhtemel "büyük koalisyon" için "hayır" demenin çok zor olacağı bir Türkiye oluşturmak gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA