Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil geçen hafta 'Düdük' başlığı altında reyting skandalını anlatan bir yazı yazdı.
Satırları arasında atv'de genel müdürlük görevi yaparken başından geçen birkaç anısı da vardı.
Biri ise son derece ilginçti.
Şöyle yazmıştı
Özdil:
"Gene atv'deyken...
Bi gazteci arkadaş geldi.
Bi gaztenin televizyon sayfasını hazırlıyor.
Hayırdır? Elimde şahane yarışma formatı var dedi. E-ee? Almak isteyip istemediğimi sordu. Sen gazeteci misin, yapımcı mısın diye sordum. Sırıttı.
Kapıyı gösterdik... Gitti, başka bi kanala sattı. Köşesinde ne kadar muhteşem bi yarışma olduğunu yazdı. Yarışma izlenmedi, iki-üç hafta sonra filan yayından kaldırıldı. O arkadaş hâlâ aynı köşeden yayında."
Daha reyting soruşturması başlamadan bu köşede 'Türkiye iddia oynuyor' diye yazmıştım. Zira herkes bir iddia ortaya atıyor, birileri aleyhinde konuşuyor ama ortada somut bir isim ya da olay bulunmuyordu. Özdil'in iddiası meslek adına dehşet verici...
Ama bakıyorum da yazının üzerinden üç gün geçmesine rağmen bu konuda tek satır yazan yok. Bir gazeteci, hem de televizyon konusunda köşe yazan biri, kanal kanal dolaşıp program pazarlıyormuş.
Bu kişiyi ismiyle, cismiyle yazmak Özdil'in boynunun borcudur. Aksi halde bu işi yıllardır şerefiyle, namusuyla yapanlara 'küfretmiş' sayılır.
Bu isim ya da isimler birer birer afişe olmalı ki, millet sapla samanı birbirinden ayırabilsin. Özdil bu ismi açıklamak zorunda. Hemen, şimdi...