Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Peki kime inanacağız?

Kendimi nasıl aldatılmış, ihanete uğramış hissediyorum, anlatamam...
Tuttuğum takım şikeden yargılanıp mahkum ediliyor. En sevdiğim, tüm hayatını örnek aldığım bisikletçi, dopingli çıkıyor. Ayıla bayıla okuduğum roman bir başka yazardan intihal, övgüler düzdüğüm film ile dizi, Kore'den tırtıklama çıkıyor. Oy verdiğim partiler; hem kendi tüzükleriyle, hem de benim dünya görüşümle bağdaşmayan icraatlara girişiyor. Ve hem oyunculuklarıyla, hem özel hayatlarındaki derli toplu kişilikleriyle bu köşede övgü yağmuruna tuttuğum oyuncular, uyuşturucu operasyonuyla gözaltına alınıyor.
Peki, ben şimdi kime, neye inanacağım?
Takımım galip geldiğinde gönül rahatlığıyla sevinmemi engelleyen kafamdaki 'Acaba?'yı nasıl yok edeceğim?
Eğer bir gün bir bisikletçi Fransa Turu'nda 7'nci şampiyonluğuna koşuyor olsa, onu takdir etmek için üç yıl sonraki doping testini mi bekleyeceğim?
Bir romanın her sayfasını çevirdikten sonra, arama motoruna başvurup öykünün 'özgün' olup olmadığını mı kontrol edeceğim? Sinemada, televizyonda bir yapıma övgü düzmeden önce tüm Kore dizilerini ve filmlerini izlemem mi gerekiyor?
Hangi klibi alkışlasam, iki gün sonra bilmem kimin klibinin taklidi olduğu ortaya çıkıyor. Peki ben 'Ev yapımı, organik' klibi hangi pazardan satın alacağım? Sandığa oy atarken, altına mühür bastığım partinin lideri ile dört yıllık kontrat mı yapacağım? Pirinci, sucuğu, kırmızı biberi tüketirken, 'Acaba içinde ne var?' kuşkusunun midemde yarattığı krampı hangi ilaç geçirecek? Askerin hepsi darbeci, polisin tümü işkenceci olabilir mi?
Çağdaş bir protesto gösterisi ile provokasyonu birbirinden ayırabileceğim bir turnusol kağıdı biliyor musunuz?
Ve... Televizyon dizisindeki o mert, dürüst, adalete aşık, yetimin hakkını koruyan adamın, aslında uyuşturucu kullanan, hatta arkadaşlarını da kullanmaya teşvik eden bir 'zavallı' olduğu iddiasına bu gönül nasıl katlanacak? Biliyorum, o bir oyuncu. Tabii ki 'oynayacak'.
İyi de beni artık ona kim inandıracak?
Amaaaa... Eğer polisler arasında 'merkeze' götürülen o ünlüler, sadece bir torbacının kendini kurtarmak için verdiği yalan ifadeden yola çıkılarak bu zulme layık görülüyorsa, 'teknik takip' denilen; tesadüfen yapılmış masum günlük konuşmaların 'yorumu' ise, işte o zaman da beni 'emniyete' ve 'adalete' kimse inandıramaz!
Galiba en iyisi, sadece ve sadece Yüce Allah'a inanmak!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA