Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Okumak ve yazmak arasındaki fark

Kitap okumaktan çok zevk alırdım.
Yazar olana kadar...
Kitaplarım, seminerlerim ve bu köşe için 10 yıldır devamlı yazıyorum.
Bana göre yazı yazmanın en kötü yanı; insanı okumaktan uzaklaştırması, daha doğrusu okumanın zevkinden...
Birkaç gündür tatildeyim...
Kitabımı elime alıp şöyle ayaklarımı uzatarak sayfaların içeriğine kendimi bırakmak, benim için çok doyurucu bir tecrübe... Hele ki karmaşık bir fikri, güzel ve yalın bir üslup ile ifade edebilen kitapları okurken kendimden geçiyorum.

YAZMAK ANLAM KATAR
Yazmaya gelince... Yazarken de kendimden geçiyorum. Bir fikri anlaşılır hale getirip cümleye dökmenin enerjisi çok doyurucu...
Ancak söylemek istediğim şeyi 'istediğim gibi' ifade edebilmek için harcadığım çaba, beni doyurduğu kadar tüketiyor da...
İnsanın içinin derinliklerini deşmesi, kendisi ile yüzleşmesi ve o karmaşadan bir sinerji yaratıp yalın bir ifade ile aktarabilmesi ruhu ve beyni cidden yorar.
Ama hayatınıza boyut ve anlam katar.
Bazen gecenin bir yarısı mükemmel bir cümle ile uyanıyorum.
O cümle aklımdan kayıp gitmeden bir gözüm açık, bir gözüm kapalı merdivenleri hızla inerek çalışma odama koşuyorum ve bilgisayarıma yazıyorum.
Ama bilgisayara ulaşana kadar cümlenin mükemmelliği biraz dağılmış oluyor. (Gerçi baş ucuma bir not defteri ve kalem koymayı akıl ettiğimden bu yana daha rahatladım!) İlham, 'Geliyorum!' demiyor.
Hep hazırlıksız yakalıyor.
Bazen öyle gereksiz yerlerde ve zamanlarda ki... Peçete, tuvalet kağıdı, artık yakınımda ne varsa, üstüne yazıyorum.

ENDİŞE OLMAMAK LAZIM
Müzisyen Tom Waits'in ilhamın gelişi ile ilgili komik bir tecrübesi varmış. Waits yıllarca o yaratıcı enerjisinin olmadık zamanlarda onu kontrol etmesine izin vermiş ve ızdırap çekmiş. Bir gün Los Angeles'ta otoyolda araba kullanırken birden aklına mükemmel bir melodi gelmiş.
Not almak için yanında kalemkağıt yok, kaydedecek teybi de yok.
O şahane melodi aklından gidecek diye her zamanki gibi paniklerken, birden bu zihnindeki endişeyi durdurmuş ve gökyüzüne bakmış: "Afedersin ama şu anda araba kullandığımı görmüyor musun? Şu anda şarkı yazabilecek bir durumum var mı? Var olmak istiyorsan daha uygun bir zamanda gel. Yoksa git başkası ile uğraş. Git Leonard Cohen ile uğraş!"
Waits'in yaratıcılık endişesi o andan sonra ortadan kalkmış ve çalışma şekli de değişmiş.

REKABET MUTSUZ EDER
Ben de öyle olmayı zaman içinde kendime öğrettim. Mesela yazımı editörüme teslim ettiğim anda o yazı ile bağım kopuyor. İçim huzurlu. Beğenilme endişesi sıfır. Yazının, yazarken beni doyurması önemli çünkü.
Yazdıktan sonra değil.
Kendi ilgimi çeken konularda kendim için yazdığımdan, yaptığım işin beni rahatlatan bir yönü var.
Bazı yazarların içsel motivasyonları farklı. İlgi çekmek için yaşıyorlar, yarışıyorlar...
Hatta bazıları ilgi görmeyi (veya görmemeyi) o kadar şahsileştirirler ki, onlarınki rahatlatan değil, ruhsal dengelerini bozan bir tecrübe oluyor diyebiliriz.
Demek istediğim; 'yaratıcı insanlar mutsuz olur' diye bir genelleme yapılır ya, kendisi ile rekabet içinde olanlar diyelim bence...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA