Tutuklu vekiller konusunda muhalefetin bir önerisi vardı. Milletvekili seçilen kişilerin tutuklanamayacağı hükmünü Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin sonuna eklemek. Bu aslında anayasaya aykırı bir durumdu. Çünkü anayasanın 83. maddesine göre, "Seçimden önce soruşturulmasına başlanmış olmak kaydıyla, anayasanın 14. maddesindeki durumlar, tutuklama ve yargılama engelinin dışındadır." Anayasanın 14. maddesi ise, "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetlerde bulunanları" işaret ediyor. Bu yüzden de, KCK ya da Ergenekon dolayısıyla tutuklu olanlar, 83. madde gereği, dokunulmazlıktan yararlandırılmıyor, haklarında hem tutuklama kararı veriliyor, hem de yargı süreci işliyor.
Buna yanlış diyebilirsiniz; haksız bulabilirsiniz. Lâkin hukuki durum böyle. Zaten, bu istisnanın anayasada yer alması, terör eylemlerine karşı korunma ihtiyacından kaynaklanıyor. AK Parti MYK'sından sonra yapılan açıklamada, Hüseyin Çelik, CMK 100. maddenin sonuna "milletvekili seçilen tutuklanamaz" şeklinde bir ibarenin eklenmesine niçin karşı çıkıldığını anlatırken, işin bu yönüne temas etmiş, herhangi bir terör örgütü üyesinin hüküm giymeden önce milletvekili seçilerek her türlü takibattan ve tutuklamadan kurtulacağını hatırlatmıştır.
Bütün gelişmelere rağmen, hapisteki milletvekillerinin serbest kalması ihtimali gene mevcut. Karamsar olmayalım. Çünkü, 3. Yargı Paketi, TBMM Adalet Alt Komisyonu'nda görüşülürken bir değişiklik yapıldı. Adli kontrolde, cezanın üst sınırı tamamen kaldırıldı. Böylece hâkimler, takdir yetkisini kullanarak, tutukluları serbest bırakabilecek. Adli kontrolde uygulanacak farklı seçenekler mevcut: Yurtdışına çıkamamak; hâkim tarafından belirlenen yerlere düzenli olarak başvurmak; bazı taşıtları kullanamamak; bir miktar para yatırmak; silâh taşımamak vs...