Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Yeni Barzani'nin şifreleri

Türkiye'nin İsrail'le yaşadığı çatışmanın neden birdenbire ortaya çıkmış ve basit, gelip geçici bir olay olarak görülemeyeceği Barzani'nin geçen hafta gelip Türkiye'de yaptığı açıklamalara bakınca kolaylıkla anlaşılıyor. Konuşmalarıyla ve verdiği mesajlarla eski Barzani gitmiş, yerine bambaşka birisi gelmişti.
Onun değişimi de bir gecede olmamıştı. İşin özü, Türkiye Ortadoğu'da bir güç unsuru haline gelmeye başlamıştı, bunu kararlılıkla sürdürüyordu, bu doğrultuda uluslararası ilişkilerde yeni dengeler kurmaktan çekinmiyordu, süreçleri ve mekanizmaları zorluyordu, yeni denklemlerin doğmasına imkân arıyor ve yaratıyordu. İsrail'in başlıca tepkisi bu gelişmeye karşıydı.
Barzani de zorlu bir denklemin içine yerleşmiş bir unsur olarak yarın ne olacağını bilemediğinden yanında, yakınında yer alan bu Türkiye kuvvetinden yararlanmak, onunla çatışmamak istiyordu.
Bütün bu uzun formülün belkemiğini PKK'nın oluşturduğunu gören, baştan beri bilen ve hatta o kartı zamanında kendisi de epey oynayan Barzani şimdi, Sedat Ergin'in de yazdığı gibi, ona karşı açık açık Türkiye'nin yanında yer alıyordu. Daha da ileri gidip, ateşkesi tek yanlı olarak bozmasına karşı "PKK'ya teessüf ederim" diyordu. "Doğruysa çok yanlış ve kötü bir karar" diyordu. Gerçi "PKK'yı bitirmek" konusunda mütereddit davranıyor ve "Türkiye 1 milyon kişilik ordusuyla başaramıyor, biz 100 bin kişiyle nasıl yapalım" diyordu ama bu iddianın o imkânı kullanmaya müstenit olduğunu anlayanlar anlıyordu.
Bu iş nasıl böyle oldu? Ne oldu da bir zamanların Barzani'si şimdi bu noktaya geldi?
Bunun ilk nedenini yukarıda belirttim:
Türkiye'nin OD'da kazandığı yeni alan, imkân ve güç. İkinci neden gene buna bağlı. Türkiye OD'da bu pozisyona geçtikçe bölgede güç dengeleri değişiyor.
Bu zaten bilinen, görünen bir koşul. Bu açık gerçeğin arka yüzünde ABD ile Türkiye arasında bölge ilişkileri nedeniyle meydana gelen yeni güç dengesi rol oynuyor. O da açıklayacağım üçüncü koşul.
Türkiye alan kazandıkça ve Arap âleminde etkinliğini artırdıkça ABD bölgede, kim ne derse desin ve zaten sevilmeyen, hiç benimsenmemiş bir unsur olarak, pozisyon kaybetmektedir. Her ne kadar bugünkü Kürdistan ABD'nin Irak'a yaptığı müdahalenin bir uzantısı ve sonucu olarak kurulmuştur ama o Kürdistan şimdi Sam Amca'yla ilişkilerini yeniden düzenlemek zorundadır. Üstüne üstlük ABD'nin iç dengeleri de değişmiştir. Bush belası gitmiş, Obama gelmiştir. Çatışmacı bir anlayış daha fazla devam edemez. Irak'ta işgalci kabul edilen, aradan geçen şunca yılda bölgedeki başarısızlığı tescil edilen ve bir süre sonra gerisinde bir enkaz bırakarak bölgeden çıkacağı tahmin edilen Amerika'ya karşı Türkiye çok daha akılcı ve işlevsel bir ülke değil midir deyip devam edelim.
Türkiye OD'da sadece bir askeri güç değildir. Olması da kolay değildir. Hayırlı hiç değildir. Türkiye'nin bölgede oynayacağı rolü tayin eden unsur diplomatik imkânlarıdır ama diplomasi tek başına sağlanmıyor. Hep öyle sanılır ama yanlıştır. Askeri gücün diplomatik gücü tayin imkânı son derecede kısıtlıdır. Gelip geçicidir. Diplomasinin etkisi bir ülkenin ekonomik potansiyeline bağlı olarak gelişir. Şimdi Türkiye'nin OD'da kazandığı imkânların arkasında da bu gerçek yer alıyor.
Benim yeni bereketli hilal dediğim Balkanlar-OD-Kafkaslar hilaline enerji yolları ve diğer ekonomik ilişkiler aracılığıyla yerleşmiş, dünyanın 17. ekonomisi olmuş ve önümüzdeki on yılda ilk ona girmeyi hedef almış bir Türkiye tabii ki Barzani'nin de, Suriye'nin de, Mısır'ın da, öteki ülkelerin de ilgi odağı olacaktır.
Hedefi büyütmeyi bilenler her defasında kazanır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA