Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEMAL KÖK

Neden bu kadar sevgisiz kaldık?

- Oğlum seninle ilgili öyle çok şeyi merak ediyorum ki? Yani boyunu, posunu, saçının tipini, ellerini, o sosis parmaklarını, ama en çok da sesini, sesinin tonunu! Öyle merak ediyorum ki! Şöyle büyüdüğünü, delikanlı olduğunu bir görsem...
- Olmaz baba ben büyümek istemiyorum!
- Haydaaa niye istemiyorsun evlat bütün çocuklar bunu ister...
- Ben istemiyorummmm...
- Niye
- .... (ses yok!)
- Evlat niye
- Çünkü, çünkü; ben büyürsem, sen; sen yaşlanırsın...
- Eeeee.....
- Yaşlanırsan... ölürsün... ölürsünnn
- ..... (şimdi de bende ses yok!)
- O yüzden ben büyümek isteeemiyorummm...

(O an itibariyle, göz yaşlarım bana sormadan yuvalarını terk etti. 5 yaşındaki bu koca kafalının verdiği cevap, hayatımda sorgulamam gereken ama erteledigim bir çok şeyi bir anda kucağıma bırakıvermişti yaa neyse, bu konuyu başka bir yazıya saklayalım. Oğlumla yaptığım bu muhabbettin üstünden 8 yıl geçmiş olmasına rağmen her hatırladığımda göz çukurlarımı harekete geçirip burnumu fena halde sızlatıyor.)

Yukarıdaki bu çok hoş, çok özel anıyı sizlerle paylaşma sebebim ise aşağıda okuyacağınız çok ürkünç, çok dehşet verici ve vahşice gerçekleştirilen olaylar:

DENİZLİ'DE yaşayan Hasan D., 4 yaşındaki oğlu Kenan'ı iple boğarak öldürdü. Katil baba: "İpi o incecik boynuna dolayarak, ellerimle öldürdüm, vicdanım rahat."
DİYARBAKIR'DA Tahir Ç., biri 2 yaşında, diğerleri 2 aylık ikiz olan üç çocuğunu bıçaklayarak öldürdü. Katil baba: "Bıçağı defalarca durmadan sapladım. Büyük olan biraz bağırdı ama küçüklerden ses çıkmadı..."
LEFKOŞA'DA Erol D., 7 yaşındaki oğlu Sinan'ı silahla öldürdü. Katil baba: "Sigaramı yakıp, son nefesini vermesini bekledim sonra çöplüğe attım..."
TEKİRDAĞ'DA Dilber H., 7 yaşındaki oğlu Muhammet'i döverek öldürdü. Katil anne: "Ben vurdukça 'anne anne' diye ağlıyordu..."
MANAVGAT'TA Ahmet D., çocukları 12 yaşındaki Hüseyin ile 8 yaşındaki İrem'i pombalı tüfekle öldürdü. Gözü dönmüş baba: "Hüseyin kardeşini korumaya çalışınca önce onu vurdum..."
AVUSTURYA'DA bir anne 9 yaşındaki kızını banyo küvetinde boğarak öldürdü. Vicdansız anne: "Suyun içinde gözlerini kapatana kadar bekledim..."
İRAN'DA M. Mehrdad, 19, 12 ve 7 yaşındaki kızları Mehtap, Mehsa ve Laden'i kalaşnikof silahıyla sakin bir şekilde öldürdü. Katil baba: "Küçükten büyüğe sırayla öldürdüm..."
AKSARAY'DA Emrah Bilen, 20 günlük bebeği Mustafa ile karısı Esra'yı boğazını ekmek bıçağıyla keserek öldürdü...
DİYARBAKIR'DA E.D, 3 aylık ikiz kızlarının başlarını keserek öldürdü...

Okuduklarınız, insan eliyle planlı, hesaplı ve soğukkanlılıkla işlenmiş cinayetlerin küçük, küçücük bir kısmı. Korkunç, canice, vahşice, dehşet verici ne derseniz deyin; ama gerçek. Bir de bunlara eşini, dostunu, arkadaşını, akrabasını, tanıdığını, tanımadığını, kapısının önüne park edeni, yol vermeyeni, ters bakanı, laf atanı, dayakçısını, sevgilisini, eski karısını, eski nişanlısını öldürenleri ekleyin... Liste binlerce insana ve binlerce yıla yayılır...

İnanması o kadar güç ki genelde bu olayları okuduğumuzda izlediğimizde, onları es geçmeyi içine girmemeyi tercih ediyoruz. 'Allah kahretsin, olmaz böyle şey, lanet olsun, nasıl yapar ya inanamıyorum, seni o. çocuğu, vicdansız... vb' tepkiler gösteriyoruz. Halbuki tariflendiremediğimiz bu cinayetleri işleyenlerin hepsi içimizde, aramızda birlikte yaşadığımız insanlar. Belki de karşı dairedeki komşumuz Hasan bey, kahvede okey oynadığımız tırnakçı Tahir, mahalenin kasabı Emrah abi, terzi Dilber teyze ya da akrabamız Ahmet amca... YANİ ONLAR BİZ, BİZ ONLARIZ...!

Şimdi biraz daha dehşedengiz bir duruma geldik değil mi? Ne oluyoruz yahu, nereye gidiyoruz, neden böyle olduk, zaten böyle miydik, sonradan mı böyle olduk, insanlık bu mu? Bu kadar şiddet insan da olabilir mi, yoksa zaten var olan bir şey mi? Gibi sorular kafamızı karıştırıyor belki... Belki de bir insanın, yazının girişindeki KATIKSIZ SEVGİ HAMURUYKEN, nasıl oluyor da insanlık tarihinin en acımasız, duygusuz katiline dönüştüğünü soruyoruz... Belki de kusursuzu yaratan, bize kendi nefesinden üfleyerek can verirken, bu canın içine biraz da şer mi kattı? diyoruz... Kim bilir?
Belki de geçmiş ve gelecek kocaman bir karanlık tünel mi? Belki de o dehşet dolu kara tünelin içine girer sorular sorarsak cevapların bizi nereye götüreceğini bilemeyiz. Belki de bir bakmışız KENDİ KAPIMIZDAYIZ...

******
Sorular zor... Sorular kazık... Belki de kendimizi şöyle araklayıp kenara çekme ve sorularla başbaşa kalma zamanı... Belki de şu soruyu gerçekten sorma zamanı: 'NEDEN BU KADAR SEVGİSİZ KALDIK?'

Bir başka yazıda cevapları aramak ve bulmak dileğiyle sevgiyle kalın sevgiye inanın, sevgiye tutunun... Belki de cevaplar sevgide...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA