Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Güvenlik, istikrar açmazı!

Türkiye'nin tüm unsurları ile üzerine titremesi gereken kazanımı, "istikrar." Siyasi ve ekonomik istikrar.
Özellikle iç ve dış dengelerin oldukça hassas olduğu bugünlerde, ekonomide olası şoklara kimsenin tahammülü yok! Neden? Çünkü, ülkede aynı anda o kadar çatışma alanı gelişti ki... Biraz sonra çizeceğimiz tablo zaten birçok şeyi anlatmaya yetiyor:
1- Tırmanan terör siyasi tansiyonu yükseltiyor.
2- Terörden beslenen, etnik temelli siyaset yapan figürler ile onların panzehiri gibi sunulan partiler prim yapıyor.
3- Yargı ile iktidar arasında var olduğu söylenen mücadele artık açıktan yürütülüyor. Rövanşist duygular, objektif hukuk kurallarının önüne geçiyor. Adeta, "Onlar öyle yaparsa biz de böyle yaparız" tarzı zıtlaşmalar meşrulaştırılıyor.
4- Büyük sermayenin ve medyanın bir kesimi mevcut konjonktürden de yararlanarak bastırılmış kızgınlıklarını dışa vuruyor. Geçmişle hesaplaşma adına kamuoyu oluşturuyor.
5- Darbe planı iddiası ile hedef tahtasına oturtulan asker, kurumsal prestijini yeniden eski seviyeye çıkarmaya çabalıyor.
Devletteki etkili aktörlerin hepsi, şu veya bu gerekçe ile iktidarın gadrine uğradığını düşündüğünden, hayati konulardaki hayati çözümler maalesef samimiyet testinden geçemiyor! Yani bir şeyler eksik kalıyor!

***

Türkiye-ABD, Türkiye-İsrail ilişkileri tarihi kırılma noktasındayken, yapısal işsizlik sorunundan kaynaklanan toplumsal moral bozukluğu devam ederken, terörün hortlaması sizce de büyük bir planın parçası olamaz mı? Halka karamsarlık pompalanan bu ortamda yerli veya yabancı yatırımcı frene basmaz mı? Zamansız seçim tartışmaları kızışmaz mı? Böylesi bir durum orta-uzun vadeli ekonomik görünümü ipotek altına almaz mı? Hakkari-Şemdinli'deki hain saldırıları planlayıp icra edenler, aynı anda birden çok hedefi vurmadı mı?
1- Sade vatandaşta, "Yeter artık ne olacaksa olsun" hissi uyandırılarak yılgınlık yaratılması amaçlandı.
2- "Acaba istihbarat açığı mı var? Gencecik çocuklar neden oralara gönderiliyor?"
denilerek TSK'ya duyulan güvenin zayıflatılması istendi.
3- Hükümet, silahlı yöntemlerin dışında, çok yönlü barış ve huzur reçetesi yazmaya çalışırken, "Açılım politikasının sürdürülemez kılınması" öngörüldü.
***

Terör örgütünün arkasına saklanarak Ankara'da siyaset yapan figüranlar, milli birlik projesi sonrasında kanla beslenemeyeceklerini anladıkları andan itibaren, demokratikleşme sürecini sabotaj girişimlerini hızlandırdılar. Üç imkansız talebi ileri sürdüler:
1- İmralı sakini önce ev hapsine alınsın, sonra siyaset yapma hakkı tanınsın.
2- Anayasa değiştirilsin, iki kurucu halk esasına dayalı model getirilsin.
3- Bölgesel özerklik verilsin veya federatif bağımsızlık tanınsın.
Türkiye'de yaşayan aklı başında kimse, terörü koz olarak kullanıp, ülkenin belli etnik kimlikler etrafında fiilen bölünmesini isteyenlere göz yumamaz. Bu yüzden terörü de teröristi de bitirecek yegane araç "daha fazla demokrasi", "farklılıkları milli zenginlik gören anlayışın yerleşmesi" ve "bölgesel gelişmişlik açığının giderilmesidir!"
***

Sonuç olarak,
1- Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında "güvenlik zirvesi" düzenlenmesi yerinde bir karardır. Ama eksiktir. İktidarı, muhalefeti, askeri, sivili ile daha kapsamlı bir toplantı yapılmalı. Topluma sağduyu telkin edilirken, terör örgütünün yeni stratejisine karşı önlem geliştirilmelidir.
2- Tüm sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek ortak deklarasyon yayınlamalı. Bulundukları illerde şehit ailelerini ziyaret ederek "yalnız değilsiniz" mesajı vermelidir
3- Ekonomi yönetimi, "üç yıllık perspektifi kaybetmeden", işsizliği azaltacak, iş dünyası için yatırım ortamını iyileştirecek ve kur spekülasyonuna karşı rezervleri takviye edecek politikalara daha bir iştahla sarılmalıdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA