Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Zincirin yumuşak halkası mı?

İç politikayı gölgede bırakan dış politik gelişmelere tanıklık ediyoruz. Ve neredeyse bıçak sırtı dengede gidildiğini görüyoruz. Lakin dışarıdaki olayların gölgesinde kalan iç gelişmeler, yarınları ipotek altına alacak kadar hayati önem kazanmaya başladı.
İçeride; terörün yeniden tırmandığı, yargıdan ilginç kararların çıktığı bir döneme giriyoruz. Geleceği şekillendirme planlarının uygulamaya konulduğunu düşünüyoruz. Örneğin, "Darbe hazırlığı iddiası" üzerine yürüyen davaların sonucunu, bugünden ilan eden sürprizler gelişmeler yaşanıyor. "Siz, filanca başsavcıya veya komutana öyle muameleyi reva görürseniz, biz de böyle karşı önlem alırız" kabilinden bilek güreşi yapılıyor. "Siz, filanca kişiyi şüpheli hale getirirseniz, biz de buna yüksek yargı üzerinden bedel ödetiriz" türünden hesaplaşmalar kızışıyor. Çok yakında buna, "Siz, yargıyı şekillendirmeye teşebbüs ederseniz, biz de elimizden geleni ardımıza bırakmayız" mealinde kontrataklar eklenirse kimse şaşırmasın.

***

Dışarıda, gündemin ana konusu olarak İsrail öylece duruyor. Türkiye'nin ulusal gururu ve uluslararası itibarı için İsrail'in "özür dilemesi, tazminat ödemesi" vb. bekleniyor. Üstelik bu baskının İsrail'de, hükümet değişikliğine bile yol açabileceği savunuluyor. Aslında İsrail, bildiğimiz İsrail. Güvenlik ve istihbarat eksenine oturan, acımasız saldırılarla kendini koruduğunu savunan bir ülke. Ama dünya eski dünya değil. İsrail'in yalnızlaşma süreci bırakın küresel ölçeği artık Ankara'daki resepsiyonlarda bile gözden kaçmıyor. Önceki gün Birleşik Krallık Milli Günü'nde İsrail Büyükelçisi Gaby Levy, iletişim kuracak birilerini arıyor, "Nasılsınız?" diye soranlara da "Yaşamaya çalışıyorum" diyerek manidar cevaplar veriyordu.
Kuşkusuz, Türkiye ile İsrail'in karşı karşıya gelmesi iyi olmadı. Hatta her iki ülkeye de kaybettirecek tehlikeli bir oyunu başlattı. Ama "Kim daha fazla zarar görecek?" diye sorulduğunda, ibrenin İsrail'i gösterdiği de bir gerçek. Sürekli terör tehdidi altında olduğunu ileri sürüp, bölgesel kabadayılığa soyunan İsrail, İslam coğrafyasında "barışı, çözümü, demokrasiyi" temsil eden Türkiye'nin desteğini almadıkça, kendisini daha da huzursuz hissedecektir. Türkiye'nin varlığı ve mesajları ile frenlenen, makul ve meşru çıkış yolları arayan güçler, İsrail'e eskisi gibi yaklaşmayacaktır. Yani bir anlamda, "Türkiye güvenlik sigortası"nı kaybeden İsrail Hükümeti, keskin bir viraja girmiştir!
***

Bugünkü İsrail yönetimi, "alçak koltuk krizi" sonrasında Türkiye'den özür dileyebilmiştir. Mavi Marmara gemisindeki sivil katliamından sonra aynı çizgiye geleceğine dair izlenim vermemektedir. Tel Aviv'de, Türkiye ile ilişkileri komadan çıkaracak bir başka hükümete ihtiyaç vardır. Belki de bu yüzden Türkiye'deki yönetsel dengeleri de içeren komplo teorileri giderek daha fazla taraftar bulmaktadır. Mevcut İsrail Hükümeti ile mesafe alınamayacağını savunanların karşısına Ankara'daki Hükümet çıkarılmaktadır. Sanırım bu nedenle, Türk diplomasisine şekil veren kritik aktör konumundaki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, zincirin yumuşak halkası haline getirilmek istenmektedir. Zira Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "ihtiyatlı", Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "güç kazandıkça orantılı risk alan", Davutoğlu' nun ise "akademik teorilerini pratikte uygulama şansını sonuna kadar zorlayan" yapıda olduğu ileri sürülmektedir. Bu tezin yerli ve yabancı müelliflerine göre, Davutoğlu'nun çok merkezli, stratejik derinlikli dış politik açılımlarını durdurmak, Türkiye-ABD-İsrail denklemini düzenlemek için gereklidir?! Muhtemelen Erdoğan'ın üzerine gitmeye çekinen çevreler de Başbakan'ın arkasındaki hedefe vurarak mesafe almayı deneyecektir!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA