Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Kamufle kur rejimi!

Şöyle bir bakıyorum da Türkiye'nin benimseyeceği kur politikası üzerindeki müzakerelerin üstünden tam 11 yıl geçmiş... Nisan 1999. DSP azınlık hükümeti iş başında. Dönemin Başbakan Yardımcısı Hikmet Uluğbay, ekonomiden sorumlu. Seçime gidiliyor. Ama IMF, yeni hükümet kurulmadan, yeni programın altyapısı üzerinde çalışıyor. İyi hatırlıyorum. Türkiye'yi batağa sürükleyen "sabit kur" modeli, o zaman dayatılmıştı. IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları için Washington'daydım. Ve o tarihte şöyle yazmıştım: "IMF, Arjantin'de denenen kur çapasını Türkiye'ye de önerdi. Bu öneri, ekonomi kurmayları tarafından sıcak karşılanmadı!"

***

IMF'nin, kaynak aktarmak için ön şart olarak sunduğu "enflasyon hedefiyle uyumlu sabit kur sistemi" 9 Aralık 1999'da ilan edildiğinde öylesine riskliydi ki, üç başlı koalisyon hükümetinde zaten sürdürülebilir değildi. Fon, süreli kur garantisi ile ekonomiye şok verip, enflasyonu hızla düşürmeyi planlamıştı. Lakin evdeki hesap çarşıya uymadı. Türkiye, IMF kontrolünde ekonomik kriz yaşayan ilk ülke olarak literatüre geçti. Ağır bedellerden sonra, 2001 kışında uygulanmaya başlanan "dalgalı kur" rejimi ise 9 yıldır tartışıla geldi. Sağ olsun Sabah Ekonomi Müdürü Oğuz Karamuk, piyasada içten içe tüten dumanı fark etmemizi sağladı. "Sıcak paraya", "kur sistemindeki ince ayar sorununa", "ekonomideki kan kaybına" dikkat çekmeyi başardı.
***

Bugün, ekonomide ilginç bir oyun sahneleniyor. "Örtülü dalgalı kur" oyunu. Kur, sözde serbest dalgalanmaya bırakılmış durumda. Merkez Bankası, sadece "aşırı oynaklık" gördüğünde "müdahale silahı"nı çekiyor. Ama kur, resmen ilan edilmese de enflasyonu düşürme hedefinin gizli aracı olmaya devam ediyor. "Piyasada oluştuğu" varsayımıyla düşük seyretmesine göz yumulan kur, bir yandan sıcak paranın iştahını artırıyor, diğer yandan bu hassasiyetten kurtulamayan ihracatçı sektörleri konjonktürel nedenlerle vuruyor. Sanki "alerjik astım" gibi. Belli mevsimlerde, nefes problemi yaşanıyor. Kur, adeta kortizon rolü üstleniyor. Yani bıçak sırtı denge! Kortizon vermezseniz alerjiyi baskılayamıyorsunuz, kuru kullanmazsanız dışa açık firmaların bağışıklığını koruyamıyorsunuz.
***

Merkez Bankası geçmişte, "kur-ihracat" ilişkisini inceleyen ve kendi tezlerini doğrulayan bir rapor hazırladı. Daha çok, vergi ve sigorta yüklerine, enerji maliyetlerine, verimlilik boyutuna odaklandı. "Mesele para ve kur politikasında değil, diğer alanlarda" dedi. Son kertede, "İhracatçı firmalar, profesyonel finansçılar istihdam etmeli. Kur riskini, vadeli piyasalarda yönetmeli" mesajı verip olaydan bir şekilde sıyrıldı.
Bu yaklaşım, Merkez Bankası'nın bağımsızlığını kazandığı, enflasyon hedeflemesine geçtiği sürecin izlerini taşıyor. Merkez Bankası'nın, akıl danıştığı uluslararası aktörler, "güçlü veri tabanı" olmadan kur ve enflasyon üzerine politika geliştirilemeyeceğini söylemişti. Haliyle Merkez Bankası da sadece kendi cephesini tahkim etmeyi tercih etti. Yasa ile tanımlanan "Fiyat istikrarını temin etme" görevini de eleştirilere karşı "zırh"a dönüşürdü. Şimdi, "Dalgalı kurdan vazgeçelim" diyen yok. İstenen çok açık. "Empati!" Yani, karşıdakini anlama ve paydaş yapma! Bunun için, Merkez Bankası'nın, "Kur-ihracat, kur-sıcak para, kur-rekabet" dengesini sürekli gözetmesi bekleniyor. Türkiye'deki firmaların olgunlaşma derecesini ihmal etmemesi isteniyor. Proaktif olması tavsiye ediliyor Hem rezerv biriktirmesi hem de değerli TL riskini azaltması arzulanıyor. Yoksa kurun bir sonuç olduğunu, trilyon dolarlık dünya kur denizinde bizim Merkez Bankamızın imkânlarının sınırlı olduğunu hepimiz biliyoruz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA