Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Referandum ipoteği

Yaz sıcağında üç konu iç içe geçti. "Terör, referandum ve ekonominin geleceği." Şimdi, "İlk ikisini anladık da ekonomi nereden çıktı?" dediğinizi duyar gibiyim. Açıklayayım.
Bir ülkede siyasi istikrarsızlık çıkarmak için denklemin iki faktörünün eş zamanlı olarak biraraya getirilmesi gerekiyor. "Güvenlik kaygısı yaratılması" ve "piyasalardaki olumlu havanın bozulması."
Kırsalda ve şehirlerde tırmandırılmak istenen terörün gerek referandum gerekse ekonomi üzerinde doğrudan etkileri olabilir. Star Gazetesi'nden Şamil Tayyar da bir süre önce farklı pencereden benzeri bir riske işaret etti. O noktadan devam edelim.
Bugün, anayasa değişiklik paketi üzerindeki tartışmaların ana ekseni, AK Parti'nin ortaya koyduğu model. Bu modeli beğenmeyip, yeni sorunlar getireceğini savunmak üzere cephe oluşturanların, yeni anayasa adına ortaya koydukları yeni fikirlere henüz rastlamadık. Sadece "istemezük korosunun" yaydığı karamsarlığa tanık olduk.
AK Parti'nin, 2007 sonunda başlattığı yeni anayasa sürecini, 2010'da biraz da aceleci biçimde kısmi anayasa değişikliğine indirgemesini, muhalefetin katılımını yeterince sağlayamamasını eleştirebiliriz. Ancak, Anayasa Mahkemesi denetiminden geçen son paket, bir anlamda rejimin kalite kontrol belgesine de sahip demektir. Eksik de bulsak, yargı ile ilgili reçetesini yetersiz de görsek bu anayasa değişikliği, özünde ileri bir adım. Ve bu adımın en hayırlı yanı, 2011'den sonra Türkiye'de, genel seçim ortamında daha katılımcı "Yeni Anayasa" yapımını tetiklemesi olacak.

* * *

Anayasa değişikliğinin gerek yargıda kurguladığı yeni mimari gerekse askeri sahada çizdiği çerçeve, kuşkusuz devletin imtiyazlı bazı unsurları rahatsız ediyor. Ve maalesef makul isimlerin rejim savunucusu tepkileri bile etnik siyaset yapan aktörlerin duruşu ile örtüşebiliyor. Böylece "terör bağlantılı" senaryoların referandum sandığını ipotek altına alması ihtimal dahiline giriyor.
Türkiye, hükümet cephesinden demokratikleşme, muhalefet cephesinden ise iktidar kalesini zayıflatacak siyasi ve ekonomik tezlerin çarpışacağını zannederken 12 Eylül'e doğru, şiddet ortamına dayalı moral bozukluğu ve tedirginlik planı da alttan alta işletiliyor.

* * *

Meselenin ekonomi ile ilgili bölümüne gelince... Ekonominin, küresel krizin etkilerinden kurtulduğu, bütçede disiplinin korunduğu, finansal sektörün sağlam olduğu bir ortamda kritik konu, "beklentiler!" Ve terör, sinsi oyununu, yabancı sermaye üzerinden oynamayı da sever. Düşünsenize perakende sektöründe etkin olan yabancı sermayeli fonların yatırım yaptığı cazibe merkezlerine giden insanların huzursuz edildiğini, tatil yörelerindekilerin keyfinin kaçırıldığını. Türkiye'nin hızını kesmek, görünümünü bozmak isteyenler için manipüle edilecek alanlar listesi hiç de kısa değil. Bu yüzden, devletin kritik birimlerinin teyakkuzda olmasını beklemek durumundayız!
Türkiye bu eşiği de aştı mı, siyaset üzerindeki vesayet tarihe karışabilir. Örneğin, parti kapatma kararı kolayca verilemez, hatta Anayasa Mahkemesi, kurulacak yeni daireleri sonrasında, anayasa değişiklikleri için esastan görüşme kararı verecek kadar sistemi zorlayamaz!
Tabii ki demokratikleşme deyince, asker için yargı için istediklerimizi siyaset için de istiyoruz. Seçim ve Siyasi Partiler Yasaları'nın değişmesi, verilen her oyun Meclis'e yansıması, parti içi demokrasinin güçlendirilmesi, siyasetin finansmanının şeffaf hale getirilmesi, dokunulmazlıkların sınırlandırılması gibi. 2011'de bu başlıkları konuşmazsak, büyük reformun ayağı aksayacak, rejim sancısı yine başlayacaktır!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA